İSLAM’A ENSAR OLMAK

 

 

Dünya İslam’a muhtaç. Onsuz gün yüzü göremez. Mutlu olamaz. Adaleti, dengeyi, barışı, huzuru, emniyet ve asayişi bulamaz. Zulmü, savaşı, sömürüyü, kan ve gözyaşını durduramaz. Allah zafer günlerini imtihan için insanlar arasında döndürüp dolaştırırmış. Hikmetinden sual olunmaz ama anlamaya, kavramaya ve ders almaya çalışılır. Diyeceğimiz, kaç asırdır, zafer günleri inkârcıların payına düşmüş. Görüyorsunuz dünyayı, yaşanacak yer olmaktan çıkarmışlar. Leş gibi bir hayat yaşıyoruz. Bırakın tadını tuzunu, her şey bozulmuş, her yer pis pis kokuyor.

Ama asr-ı saadet öyle miydi ya?

İslam’ın hakim olduğu çağlar, onca kusuruna rağmen,  altın çağ sayılmaz mı günümüze bakarak? Kâfirler bile kendi karanlık çağlarının farkındalar. Ama Müslümanlar bir müddet sonra heyecanlarını kaybettiler. Kıymetlerini bilemez oldular. Kendi suçumuz. Ama kimi tarihçiler ve sosyologlar bu vaziyet için “tabii bir durum” diyorlar. Devletler ve medeniyetler de tıpkı insan fertleri gibi doğar, gelişir, büyür, sonra yaşlanır ve ölürmüş onlara göre.

Öyle ya da böyle biz şimdi “zafer sırası bizde” diyor ve “üstümüze düşeni yapmak ”tan bahsediyoruz. Bunun için yeni bir İslam toplumu oluşturma, yeni bir İslam devleti kurma, yeni bir medeniyet inşa etme borcundan bahsediyoruz. Örneğimiz, bütün bunların olduğu asr-ı saadettir.

İnsanlık bizden bunu bekliyor. Bunu bilmeli, buna göre hazırlanmalı ve bunu mutlaka yapmalıyız. Unutmayalım, ölüm ve hesap ahirette bizi bekliyor. Kaçış yok. Görevimizi yapmaktan başka kurtuluş yok!

PDF: