İrfan hayatımız, yani tasavvuf ve tarikatlar üstüne eleştiri yapmak çok zordur, biliyorum. Çünkü bu taife mürşide teslimiyet ister. İtiraz ve muhalefeti büyük günah sayar. Gerçi “peygamberler hariç hiç kimse masum değildir, hata yapabilir, günah işleyebilir” derler. Bununla beraber “şeyhler mahfuzdur” diyerek yine de bir zırha büründürmüşlerdir. Kaldı ki günümüzde anlatacağımız sebeplerle halk ilimde geri bırakılmış, tarikat erbabı da bundan nasibini almıştır. Ehli olmadığı halde şeyhlik yapan eğitimsiz müteşeyyihler ve kendilerine benzeyen müritler genellikle cahil kalmışlardır. Maalesef bu yüzden kitaptan değil de kulaktan duyma birçok fikirlere haddinden fazla önem vererek, yolu kıssa, menkıbe ve kerametlere boğmuşlardır. Haliyle gelen haklı eleştirilere karşı da çok soğuk davranmışlar ve sahiplerini dışlamışlardır.
Peki, bunu bile bile bu konuda eleştiri yapmaya nasıl cesaret ediyoruz?
Birkaç sebebi var. Sadece şunu söylemekle yetiniyoruz; biz tasavvuftan yanayız. Bu müessesenin tarihi hizmetini takdir ediyor ve iyi niyetle asli vazifesine dönmesini samimiyetle istiyoruz. Unutmayalım, bu taifeye en gerçekçi eleştiriler, yine kendi erbabından gelmiştir.