İnsanda beden yanında bir de ruh vardır ve o ruh tıpkı beden gibi acıkırdı. Onun açlığını iman, ibadet ve Allah’ı zikir giderirdi ancak (Ra’d, 28). Allah Teâlâ böyle yaratmıştı insanı.
İşte o ruh doyurulmayınca vücudun dengesi bozuldu. Zavallı ruh doyacağım diye, zavallı kalp mutmain olup yatışacağım diye kendini açlığa ve azgınlığa daha da atan yukarıda saydığımız alkol, uyuşturucu, seks, oyun, eğlence, karnaval, kumar, israf, tüketim çılgınlığı gibi akla hayale gelmez densizlik ve dengesizliklere başvurdu.
Vurdukça da nefsin alışkanlıkları bağımlılık kazanarak azgınlığı daha da arttı. Çünkü bunlar gerçekten alkol ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapan şeylerdir. Tuzlu yiyenin susuzluğu artması gibidir yani. Nefis azdıkça azla tatmin olmuyor, daha fazlasını istiyor. Daha fazla, daha değişik ve daha başka istiyor. Bu nefsin bir özelliğidir, yedikçe kudurur. Denediği her yeni, zevk vermekten çıkar ve daha başka yenileri denemek ister. Yaşadığı eskimiştir, bitmiş tükenmiştir, zevk vermez artık.
Batının ruhî hastalığın altında yatan temel sebep işte bu nefse dayalı zevklerdir, şehvetlerdir, hırslardır, yeni heyecanlardır. Ve tabi ki ruhu inkârdır.
Yani imansızlıktır.
Nasıl kurtulur?
O malum. Ama o hasta ruh, kendisine acı gelen bu reçeteyi kabul edecek mi?
Sorun bu!