Akraba Olalım Akbaba Değil

 

Malum, toplumun çekirdeğini aile oluşturur. Onun etrafını da sıkıca sararak koruyup geliştiren de akrabalardır. Bir toplumda aile ve akrabalık bağları ne kadar sağlam olursa, toplum da o kadar sağlam ve güçlü olur.

İlâhî kanun gereği insanoğlu, dünyaya bazı kişilerle arasında hısımlık bağları ile birlikte gelir. İnsan ailesini ve akrabalarını kendisi seçemez. İşte bu da onun imtihanlarından birisidir.  

Aile ve akrabalık bağlarının sağlam olması, insana maddi manevi bir güç kazandırır. Bu ise baştan kazanılmış yüksek bir moral gücüdür. Kendiliğinden kazanılmış bir çok lüzumlu bir kazançtır. İşte bu güç, bu kazanç kişiye, hayatın zorluklarını göğüsleme ve ondan zevk alma konusunda oldukça büyük bir sermayedir, ikramiyedir.

Sevgili Peygamberimiz (sav) mutluluğun kaynağı olan aile ve akraba sevgisinin, verâset yoluyla  kazanılacağını belirtmiştir. (Buhârî, el-Edebu'l-Müfred, 22). Bu da peşinen kazanılan bir değerdir, mutluluktur.

Elbette bütün bunlar, kıymetini bilenler içindir.

Tarih ve günümüzde yaşadıklarımız bize gösteriyor ki, birbiriyle sıkı ve sıcak ilişkiler içinde olan aile ve akrabalardan meydana gelen cemiyetler güçlü olur. Devlet gücü de bundan kaynaklanır.

İşte insanlık için gönderilmiş İslâm'ın hedeflerinden birisi de, sağlam bir müslüman toplum inşa etmektir. Bunun için de aile ve akrabalarının birbirlerine sıkı sıkı sarılması, aradaki sevgi ve ilgi bağının koparılmaması demek olan sılayı rahmi farz kılmıştır.

Sılai rahim, yani akrabalık ilişkilerini devamlı ve canlı tutmanın Allah Teâlâ’ya itaat ve muhabbetten kaynaklandığını ve çok büyük mükâfatlara, sevaplara vesile olduğunu hiç unutmadan yaşamak borcundayız.

Bu borcun mutluluğumuz ve güvenliğimiz açısından da değeri büyüktür. Bunu anlamayan, önemini kavramayan sadece akıl yönünden kıt değil, aynı zamanda iman bakımından da hayli zayıftır demektir.

Unutmayalım, İslam bizim mutluluğumuz için gönderilmiş bir dindir.

Ne mutlu Müslümana!