Neredeyse “çok şükür” demeyi unuttuk. Bu hastalık getirir dostlar.
İnsanlar şikayet etmeyi marifet saymaya başladılar. O kadar ki “çok şükür” demek sanki ayıp oldu. Hatta utanmadan soruyorlar: “Sen bu hayatın neresine şükrediyorsun?”
Hatta şükür etmek sanki iktidara destek vermek, yağcılık yapmak yerine kondu, ne alakası varsa! “Sen nasıl bunların suçlarına ortak olursun?” diyorlar.
Bu ne beyinsizliktir yahu!
Bu ne hadsizliktir?
Bu kadar basitliğe, bu denli beyinsizliğe de artık tahammül edilemez.
Cahil adamlar!
Lafa bak: “Sen bu hayatın neresine şükrediyorsun?”
Cevaba değmezsin ama efendilik bizde kalsın, bak anlatayım sana:
Bakar mısınız keyfe?:
Kendi evimdeyim. Sağlık ve sıhhat içinde huzurlu ve mutluyum. Ne açlık kaygısı var, ne düşman korkusu. Tek kederim, böyle olmayan insanlar. Onlara acıyor, kavlî ve fiilî dualar ediyorum. Allah Teala Suriye’yi kurtardı, darısı Filistin’e, Doğu Türkistan’a, sair yerlere…
Sağımda çay, solumda su, altımda döşek, arkamda her biri birbirinden güzel bir yığın kitap. Çoğu zaman da karşımda sohbeti huzur veren bir ahbap.
Dünyada bundan daha tatlı ne olabilir? Bundan daha büyük mutluluk olabilir mi? Olsa olsa bir başka mekânda aynen bunun bir benzeridir.
İşte dünya böyle olursa, Allah için sevilir.
Ey Yüce Yaratanım ve nimetlerle donatanım, “tamam kulum, artık sen çok şükredenlerdensin” dedirtecek kadar sana hamd-ü senalar ve şükürler olsun.