CHP Müftüsü

CHP’li müftü olur mu?

Bana sorarsanız olmaz.

Bana sorarsanız dahası da olmaz.

“Dahası nedir?” derseniz, kıvırmak zorunda kalırım. En iyisi sormayınız. Ülkem bu kadar doğruluğu daha kaldırmaz.

Çok ısrar ederseniz, zorunda kaldığım kıvırmayı da söylerim: “Vaizi de olmaz, imamı da olmaz, müezzini de olmaz.”

Orda durur, ötesini söylemem. “Ötesi nedir?” diye çok çok ısrar ederseniz, yine kıvırır ve derim ki, “ Kardeşim Yaşar Nuri bile dayanamadı onlara, sen de hiç musibetten ders almak yok mu? Makam sevgisi bu kadar mı aldı aklını?”

Evet, hatırlarsınız, Sayın Baykal da bir zaman vitrine ihtiyaç duydu da Yaşar Nuri’yi getirdi idi CHP ye. Yanında dolaştırdı şehir şehir seçimlerde. Beraber nutuk attılardı meydanlarda. Hele de Yaşar Nuri’nin yağcılık ve dalkavukluğun zirvesine çıkarak bir de üstüne tüy diktiği hani şu eliyle işaret ettiği Baykal için “yağız ve yiğit delikanlı” demesi yok mu, hiç unutamam.

Ne oldu sonunda? İşi bitince bir peçete gibi atıldı bir köşeye. Kovmadan beter bu “yok sayılma ve adam yerine konulmama” muamelesine Yaşar Nuri bile dayanamadı da istifa etti. Şimdi nerdedir bilen var mı?

Bu sefer aynısını Kemal Bey de bir emekli müftüye yapıyor.

İyi, yapmasına yapsın da, acaba bu cicim ayları ne kadar sürecek? Seçime kadar uzar mı dersiniz? “Ben bir emekli müftü olarak” diye başlayan din istismarı ne kadar devam edebilecek acaba? Benim bildiğim CHP, dinin istismarına bile tahammül edemez.

Neyse, çok da merakımız yok, seçimlere ne kaldı şunun şurasında, yaşayıp göreceğiz nasıl olsa.

Merak ettiğim bir şey var: O müftü acaba hiç durup düşündü mü, “beni niye aldılar içlerine?” diye?

Bence düşünmemiştir. Sanırım düşünceyle öyle uzun boylu bir işi de yoktur. Yoksa bir müftünün CHP’de işi ne?

Bunu niye mi söylüyorum?

Şundan; azıcık din bilen ve tarih okuyan birisi bilir ki CHP gibi laik ve seküler yönetimler adamın elinden dinini almadan asla dünyalık vermezler.

Bizim emekli müftü vermeye başlamış bile. İşte haberler:

“Saylan'ın imamından 'kader' eleştirisi!”

“Türkan Saylan'ın cenaze namazını kıldıran CHP'nin yeni Parti Meclisi Üyesi emekli Müftü İlhan Özkes, maden patlamasıyla ilgili kaderden bahseden Erdoğan'ın yaklaşımının dine uymadığını iddia etti...”

Neymiş diye bakıyoruz haberlere. İşte özeti:

“Madencinin kaderinde ölüm vardır. Bu çalışanlar burada gerçeği bilerek işe giriyorlar anlayışı tehlikeli bir anlayış. Bu İslam dinine uymaz. Emekli bir müftü olarak söylüyorum (işte din istismarı budur) ölüm gerçeği bilinerek bir iş yapılıyorsa intihar etmiş sayılırlar. Bu kabul edilemez. İşçiler bunu hayatını geçindirmek için yapıyor. Bu tehlikeli anlayışa Kur'an da müsaade etmez. Bakara Suresi'ne göre 'Bile bile kendinizi ölüme atmayın' olarak buyrulur. Avrupa'ya göre ölümler bizde 4–5 kat fazla. Avrupa'nın kaderi ayrı bizim kaderimiz farklı mı? Deveni sıkı bağla sonra tevekkül et.”

Şimdi soralım, “dinde kadere iman diye bir inanç ilkesi var mı, yok mu?”

Lafı gevelemeye gerek yok. Evet mi, hayır mı?

“Hayır” diyorsan imanın bir şartını inkâr etmiş olursun. Seni kâfir olmaktan “emekli müftü” olmak da kurtaramaz.

Cevap ‘evet’ ise, neyi tenkit ediyorsun?

Herkes de bilir ki madencinin grizu patlaması veya göçük altında kalması, tekstilde çalışanlara göre daha fazla ihtimal dâhilindedir. Tıpkı bir sürücünün trafik kazasında ölmesi, öğretmene göre daha çok görülen bir olay olması gibi. Bunun nesini inkâr ediyorsunuz?

Şimdi şu cümleye bakınız lütfen: “Bu çalışanlar burada gerçeği bilerek işe giriyorlar anlayışı tehlikeli bir anlayış. Bu İslam dinine uymaz. Emekli bir müftü olarak söylüyorum ölüm gerçeği bilinerek bir iş yapılıyorsa intihar etmiş sayılırlar.”

Ya, öyle mi?

Asker, işini yaparken ölebilir mi? Evet. Şimdi bu intihar mıdır?

İtfaiyeci yangını söndürmeye çalışırken, yangından, dumandan, ya da yıkılmadan dolayı tehlike içinde midir? Evet. Şimdi bu işte çalışmak intihar mıdır?

Şoför işini yaparken trafik kazası ile ölebilir mi? Evet. Şimdi bu intihar mıdır?

Öyleyse, bu işleri yapmak haram mıdır?

Örnekleri çoğaltabiliriz, ama saçmalığı çoğaltmanın yararı ne?

“Bakara Suresi'ne göre 'Bile bile kendinizi ölüme atmayın' olarak buyrulur.” Sözü de yanlıştır. “Ölüme” değil, “tehlikeye”dir. Hadi diyelim, “tehlike ile ölüm kastedilmiştir, zarar etmez”, ama ayetten çıkarılan hüküm, külliyen yanlıştır, bir cehalet örneğidir. Herhalde yeni partisinde aldığı görevde bu cehaletin payı büyük olsa gerektir.

Atalar, “Söyle arkadaşını, söyliyeyim kim olduğunu” derlermiş. Ne diyelim, “üzüm üzüme baka baka kararırmış”, “körle yatan şaşı kalkarmış.”

Emekli müftü şu ayetin anlamını bilir herhalde: “Ve kûnû mea’s sâdigîn.”
Kerbela’da Hz. Hüseyin Efendimize karşı savaşan komutan da biliyordu ne yaptığını. Sabaha kadar “Belh valiliği mi, cehennem mi, tercih et birisini” demişti kendi kendine. Sabaha doğru kararını verdi, “Belh valiliği.”
Ve gidip Sevgili Peygamberimiz Efendimizin (a.s) ciğerparesini önce okladı, sonra mızrakladı, sonra kılıçla biçti, sonra aziz başını kesti, sonra cesedinin üstünden dörtnala atlarla geçe geçe yerle bir etti ve gömmeden kesik başını yanına alarak defolup gitti. Cehenneme kadar yolu var…
Makam sevgisi budur işte…

Peki ya erdi mi o valiliğe?

Onu emekli müftümüz bilir herhalde. Bilmiyorsa hemen öğrensin, bu bilgi hayatını kurtarabilir.

www.cemalnar.com
www.ilimistan.com