Davaya Doyduk mu? II

Devam edelim mi kaldığımız yerden Mehmet Solmaz’ı dinlemeye?

“Baltacı Nuh Efendi adında bir hocamız vardı. Yatsıdan sonra ikişer ikişer evine giderdik, ihtiyar bir hanımı vardı, kapıyı açardı. Hoca efendi bir mangalı yanına alır ısıtır. Molla Camii okutmaya başlardı. Gözü az gördüğü için bir arkadaşımız ibareyi okur, o açıklardı.

Bir akşam böyle ders okurken evi polisler bastılar. Kitaplarımızı toplayıp çuvala doldurdular ve hepimizi yaka paça Emniyete götürdüler. Hoca efendiyi bir arkadaşımızla götürdüler.

Sonra o arkadaşımız anlatıyor, bizi bir odaya götürdüler. Masada bir adam oturuyor, önündeki evrakı karıştırıyordu. Bir müddet bekledikten sonra hoca efendi elindeki asayı adama uzattı ve "Ne soracaksınız çabuk sorun, çocukların dersi yarım kaldı, gidip onu tamamlayacağım”

Bilahare öğreniyoruz ki o adam Emniyet Müdürü imiş.

O zamanın hoca efendileri çok büyük fedakârlıklar yaptılar. Allah rızası için çok büyük baskılara karşı koydular, bir adam yetiştirmek için ne sıkıntılar çektiler. Onlara minnet borçluyuz. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin, makamları cennet olsun. Allah bu millete de bir daha 50 öncesini göstermesin. (Yani CHP iktidarını.)

Bizim o zaman sahip olduğumuz düşünce, hocalarımızın düşüncesi idi. O zaman hocalarımız gerek bize gerek halka diyordu ki, Bunlar bu okullardan yetişecekler, iyi Müslüman olacaklar, iyi hoca olacaklar, halka örnek ve önder olacaklar Biz de o zaman halka iyi örnek olmak için iyi Müslüman olmaya mecburuz diye düşünüyorduk. Bunun ağırlığını hissediyorduk.

Bilhassa Camgözün Yusuf Efendi bu konuda hassasiyetle dururdu Vakur, konuştuğu zaman yüksek perdeden konuşan bir hoca efendi idi. Zaman zaman masaya oturur ağlardı ve ‘yavrularım bu dine hizmet size kalmıştır. Siz iyi yetişirseniz, iyi Müslüman olursanız bu millet sizin peşinizden gider Sizi örnek alır. Aman iyi olmaya çalışın’ derdi. Bizim kulaklarımızda hep hocalarımızın bu sözleri vardı.”(*)

Acaba şimdi bu okullarımızda zaman zaman masaya oturup “yavrularım bu dine hizmet size kalmıştır” diye ağlayan hocalar var mıdır?

“Bu hocaların halkla münasebetleri nasıldı?” diye bir soruya şöyle cevap verir Solmaz Bey: “Gayet iyiydi. Fikir yönünden halka hâkimdiler. Mesela bu hoca efendilerden biri sokaktan geçerken herkes ayağa kalkar, hürmet gösterirlerdi. Hoca efendi de sağına soluna selam verir, öyle giderdi. Şimdi müftü de geçiyor, İmam da geçiyor, vaiz de geçiyor, kimsenin kimseye aldırdığı yok.”

Bunun bir sebebi sistemin başarısı ile milleti dininden, medeniyetinden koparması ise, diğer bir sebebi de halkın bizzat gözleriyle öyle âlim ve fedakâr insanları artık göremez olmasıdır herhalde. Bunu değerlendirmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Evet, doymuş gibi davranıyoruz ama bilmeliyiz ki doyan da acıkır. Doyanın acıkmam sanması bir duygusal aldanmadan başka bir şey değildir.
(*)Altınoluk Dergisi, 1994, Ekim, sayı, 104.

www.cemalnar.com

www.ilimistan.com