Din Akıl Bilim Ve Aşağılık Duygusu

"İslam akıl dini değildir" sözü yanlış anlaşılmaya müsait bir sözdür. Bu söz, "İslam, akıldan önce kalp ile iman etmek ve Allah'a teslim olmaktır," şeklinde anlaşılırsa doğrudur ama izahı gerekir.

Demek isteniyor ki, bir şey aklına yatmıyorsa, hemen ret etme, inkâra gitme. Sorun senin aklında veya kavrayışında olamaz mı? Birisi çıkar, aklına yatan bir izah getirirse, başka bir bakış açısıyla doğruyu gösterir ve seni ikna ederse, o eski ret ve inkar ettiren aklı ne yapacaksın?

Aynı zamanda tasavvufî bir bakış açısını da ifade eder. O da din içinde bir yoldur.

Hz. Ali demiş ki: “Eğer din akla göre olsaydı, ayaklara mesh ederken altına messedecektik. Zira kirlenen ayağın altıdır, üstü değil”.

Unutmayalım, İblis de bir akıl yürüttü ama yanlış yürüttüğünden şeytan oldu.

Bu aklı küçümsemek midir?

Ne münasebet, aklı olmayanın dini de yoktur. Bilmez misin, deliler mükellef değildir.

Unutulmamalıdır ki dinin dört delilinden birisi de "Kıyas"tır. Kıyas ise doğrudan akıl ve mantık ilmine dayalıdır. İctihat için de akıl gerekir.

İslam konuşulurken, itiraz edilecek eksik cümle yerine, dört başı mamur, her köşeden doğru, kalbi tatmin edecek tam cümleler kurmak, eğitim, davet ve tebliğ açısından çok önemlidir. "İnsanlara aklının miktarınca konuşmak" borcundayız. Yoksa birisi bizim eksik ifademiz yüzünden hakikati inkâr eder de sapıtırsa, sorumlu olabiliriz.

Sonuçta insan akıl ve ilimle imanını, içinde şek, şüphe, tereddüt ve güvensizlik kalmayacak kadar kemale erdirmelidir, inkârcı akıl ve bilim karşısında aşağılık duygusuna düşmekten kurtulmalıdır.