Karşılık verilmeyen dua yoktur. Sen seslen de –haşa- Rabbimiz duymasın, olur mu?
Öyleyse derdimiz nedir ki duadan bıkıyoruz?
“Ettim ettim ama kabul edilmiyor” sitemi niye?
Sen Rabbinden daha mı iyi biliyorsun hayrını şerrini?
Yoksa imtihandan hiç mi haberin yok?
Bunca ihtiyacın karşılanıyor, bunca nimet yiyorsun, nankörlükle bunları söylemeye utanmıyor musun?
İşte size iki şahit:
Allah Teâlâ buyuruyor:
“Kullarım Sana Ben’i sorduklarında, (bilsinler ki) Ben onlara çok yakınım. Bana duâ edenlerin duâlarını kabûl ederim…” (Bakara, 186)
Sevgili Peygamberimiz Efendimiz (sav) de şöyle buyurur:
–Bir kul günah olan veya akrabâsı ile darılmasına yol açan bir şeyi dilemedikçe yahut acele etmedikçe duâsı kabûl olunur, buyurmuştu.
“–Yâ Rasûlallâh! Acele etmek ne demektir?” diye sordular.
Allâh Rasûlü (sav):
–Kul; Nice defâlar hep duâ ediyorum da Rabbim duâmı kabûl etmiyor, der. Duâsının hemen kabûl edilmemesi sebebiyle bıkar ve duâyı bırakır. (İşte o zaman acele etmiş olur” cevâbını verdi. (Müslim, Zikir, 92)
Müʼmin, dünya hayatında duânın vazgeçilmez bir yeri olduğunun idrâki ile dâimâ dua etmelidir.