Mısır kralına Peygamberimizin mektubunu götüren Hatîb bin Ebî Beltea (r.a.), Mukavkıs’ın Peygamberimize gönderdiği mukabil bir mektûb, Mâriye ve Sirîn isminde iki cariye, elbise yapımında kullanılacak bir miktar Mısır kumaşı, düldül isminde bir katır v.s. gibi hediyelerle Medine’ye döndü. Hediyeler; Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından kabul edildi.
Peygamberimiz (s.a.v.) bizzat Mukavkıs’tan gelen mektubu kendisi açtı ve okuttuktan sonra: “Kötü ve akılsız adam! Saltanatından vazgeçemedi. Koruduğu malı ve saltanatının hiçbirisi kendisinde kalmayacak” buyurdu.
Evet biz de şahidiz ki kalmadı. “Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer.” demişler. Müslüman olsaydı büyük bir ihtimal gene tahtında kalırdı. Çünkü Peygamber Efendimiz (Aleyhi's Salatu ve's Selam) in uygulamaları öyle olmuştur. Ama insanın hırsları, şan şöhret, makam mansıp tutkuları kendilerini asıl devletten maalesef alı koyuyorlar. Mukavkıs müslüman olmamakla neleri kaybetti asla bilmeyecek. İbretlik bir hadise değil mi?
Kim bilir bizler de ne fırsatlar kaçırmışızdır farkında olmadan. Acaba bilmemek daha mı kârlı? Yoksa nasıl yaşar insan?