Allah Tealanın insanları ibadetle mükellef kılmasının hikmeti, ona muhtac olduğundan veya kullarına zahmet verip onları yormak istediğinden değildir. Evren ve biz yokken de O vardı. Alemleri yaratan ve onlardan müstağni olan Rabbimizin her türlü ihtiyaçtan münezzeh olduğunu biliyoruz.
Öyleyse neden?
Allah’u a’lem bunun çok sebepleri ve hikmetleri vardır. Bir kere bir çok konuda imtihan için yaratılmış olan insanda iyiye de kötüye de kayabilir bir çok haslet ve kabiliyetler vardır. İşte Allah (cc) insanları ibadetle mükellef tutarak onların iyi olan istidatlarını, kabiliyetlerini geliştirmek, maddi manevi pisliklerden temizlemek, her türlü şehvet ve azgınlıklardan ruhunu arındırmak istemiştir.
Zira bu arındırma, gerek dünya hayatında insanların rahat etmesi, can, mal, nesil, akıl ve din emniyeti içinde, karşılıklı sevgi ve saygı anlayışıyla yaşamaları, dolayısıyla da ahirette ebedi saadete ermelerine sebep olur.
Aksine bir durum, insanın azmasına ve her türlü kötülüğün kaynağı olan şirke düşerek kirlenmesine sebeb olur. Şirk ise, iftiradır, zulümdür, tahakkümdür, istibdattır, cidaldir, kav¬gadır, pisliktir, sömürüdür, insanın insana değer vermemesidir. Bütün harpler böylesi habis ruhların elindendir ve dünya bunların sebebiyle fitne, fesat ve kan dökülen bir yer olmuştur.
Gerçekten de bütün kötülüklerin altında inkâr veya şirk vardır. Yani bütün kötülükler, küfür ve şirkin doğal sonuçlarıdır.