İki Rüya Bir Dua

İlkini İskilipli Atıf Hoca görür:

Son mahkeme gecesi herkes savunmasını yazmaya başlar. Atıf hoca da yazmaya başlar herkes gibi.

Bir ara uykusu gelir ve uzanır. Rüyasında Sevgili Peygamberimiz (sav) Efendimizi görür. Der ki kendisine:

“Atıf, bize gelmek istemiyor musun?”  

Uyanır ve başladığı savunmayı yırtar.

Çok da önemli değildir, savcılık hakkında “sürgün” istemektedir. Fakat mahkemeden hocadan başka kimsenin beklemediği bir karar çıkar: “İdam!”

Sırasıyla sehpaya çıkarmak için götürülür idamlıklar. Derken görevlinin sesi yankılanır zindanın duvarlarında:

“İskilipli Mehmed Atıf”.

Hoca vakur, metin ve mütevekkil. Ağır adımlarla, dualar okuyarak yürür sehpaya!

*  *  *

İkinci rüyayı o gece hanımı görür.

Rüyası şöyledir:

“Bahçesinde dikmiş olduğu çam ağacının dibinde hoca abdest almaktadır. Kızı Melahat da ona su döküyor. 

Abdestini aldıktan sonra doğrulan hoca ailesine döner ve der ki:

“Ben artık gidiyorum. Sakın ağlamayın. Yalnız bana yedi Yasin okuyun!”

*  *  *

4 Şubat 1926 Perşembe.

Sabahın ilk saatleri.

Ankara’da eski meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan çarşısı.

Metin bir şekilde, dilinde dualarla idam sehpasına gelen Atıf Hoca Efendi kelime-i şehadetle bu dünyadan ahirete sessizce geçiverir. Ayakları yere değmez, ama tevazuyla bükülmüş başı göklerdedir.

*  *  *

Mahkeme-i Kübra’ya önce o gitmiştir.

Zalimler için çıkacak karar da bellidir. Hüküm Allah’ındır. Af eder veya etmez, karışmak haddimiz değildir. Biz sadece bizden önce yaşamış bir bilgenin sözlerini haykırıyoruz:

“Zalimler için yaşasın cehennem!”