İnsan niye bir mürşide gider de intisap eder?
Nefsini temizleme, kalbini saflaştırmak için. Nefsin hırslarından, şehvetlerinden, mal mülk çokluğundan övünme ve kendini beğenme illetinden kurtulmak için.
Evet, İslam’ın derunî ve manevî hayatını öne çıkararak yaşamak olan tasavvuf ve onun teşkilatlanmış ve kurallara bağlanmış hali sayılan tarikatların en büyük amacı, bu başlangıçta “emmare” olan nefsi, başta kendini beğenme ve övünme, gurur ve kibir olmak üzere kötü huylardan arındırma ve iyi huylarla bezendirmedir.
Fakat o da ne?
Gittiği şeyh herkesten daha çok şan şöhret, mal makam peşinde ve kendini övmekten ve övdürmekten bir türlü vazgeçmiyor. Alem usanıyor ama o usanmıyor.
Peki, nasıl oluyor da herkese örnek olması gereken o insanlarda bu gibi rezil huylar bulunabiliyor?
Cevabı basit; hakiki şeyh değil de ondan! Şeyh olmadığı halde şeyh geçinen bir sahtekar “müteşeyyih” olduğundan.
Eskiler bu türlü ahmaklar için “yol kesen eşkıya” der ve lanetlerlerdi. Hatta “iman ile ölmeleri zordur” derlerdi.
Allah ümmeti şerlerinden korusun!