Yalçın Doğan Ne Yapacak?

Biz bunu yıllardır konuşurduk eşimizle dostumuzla. Ama böylesine bir tesbitin batılılardan geleceğini ve bunu da Yalçın Doğan’ın yazacağını tahmin etmezdik.

Avrupa sosyal demokratları, 21. Yüzyılda Sosyal Demokrat Dış Politika isimli bir kitap yayınlamış. Avrupa'daki bütün sosyal demokrat liderlerin makalesi yer almış bu kitapta. Türkiye'den ise tek bir isim varmış.

Avrupalı sosyal demokratların çıkardığı kitapta, ne CHP lideri Deniz Baykal’ın, ne DSP lideri Zeki Sezer'in adı yer alıyormuş. Tek isim Recep Tayyip Erdoğan’mış ve tek makale de ondanmış. Hürriyet yazarı Yalçın Doğan, bunun üzerine bir yazı yazmış.

Erdoğan makalesinde bildik şeyleri tekrar etmiş:

“AB'yi farklı felsefe ve kültürlerin merkezi olarak tanımlıyor, çatışma yerine barışın, temel hak ve özgürlüklerin garantisi olarak görüyor. İki yüz yıldır süren Batılaşma çabalarına dikkat çekerek, Türkiye'nin tarihsel olarak değişime hep açık olduğunu vurguluyor. Ekliyor:

"Türkiye'nin AB üyeliği, Avrupa'nın çok kültürlülüğü kabul ettiğinin dünyaya mesajı olacaktır. Türkiye'yi Müslüman olduğu için dışarıda bırakmak isteyenlere karşı, farklılığı gerginlik kaynağı olarak görenlere, tam bir yanıt olacaktır."

Erdoğan yazısının sonunda, Türkiye'nin uluslararası alanda oynadığı rolü belirtiyor. Lübnan ile İsrail-Filistin barış girişimlerini örnek veriyor.

Biz ne garip bir milletiz. Bütün dünyada sosyal demokratlar halk için vardır. özgürlükten, barıştan, adalet ve eşitlikten yanadır. Cesurdurlar, inandıkları dava uğruna fedakarlıktan kaçınmazlar. Ellerindeki basın yayın gücünü bu amaçla kullanırlar.

Bize gelince, bütün bu değerleri İslam en güzel biçimde savununca, solcularımıza iş kalmamıştır.

Bizde solculuk, dünyadakinin tam tersidir. Yani statükodan yanadır ve halka karşıdır. Halka özgürlüğü çok görür. Milletin dini, imanı, eğitimi, kılık kıyafeti adına daima yasakları savunmuştur. Barış değil, kavgadan beslenir. Kendini halkından üstün görür ve yargının kendinden yana taraf olmasını ister. Ne adalet, ne eşitlik, ne özgürlük umurunda değildir. Tepeden tırnağa ideolojiktir. Ellerindeki basın yayın gücünü devletin değişmez resmi ideolojisi adına kullanır. Devrimci geçinir ama, bal gibi muhafazakardır. Ama sistemin, yani bozuk düzenin muhafazakarı., halkının değil…

Halkı, halkın dinini, örfünü, kılık kıyafetini, yaşam biçimini horlar durur. Yer yer utanır halkından…

Batıcıdır, batı hayranıdır hatta… Bu açıdan bakılınca halkına yabancıdır.

özgürlük adına bir fedakarlığı da yoktur.

Yalçın Doğan yazısını şöyle bitiriyor:

“Görüyor musunuz başımıza geleni? Elin oğlu Erdoğan'ı sosyal demokrat kabul ediyor. Deniz Baykal'ın yüzüne bile bakmıyor, onu fena halde dışarıda bırakıyor.

Sosyal demokratların zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri kalmıyor.”

Peki ama, bu satırları yazan, bu kadar gerçekleri de gören kişi, AKP’ye oy verecek mi, destek verecek mi şimdi?

İşte sınav burada. Bu bir samimiyet ve doğruluk testidir.

Bu ülkede geçekten bağımsızlıktan, özgürlükten, adaletten, eşitlikten, hak ve hukuktan yana olan, halkını seven ve değer veren, mücadelesinde her türlü fedakarlığa katlananlar, İslam’a bir bütün halinde talip olan Müslümanlardır.

“Hepimiz de Müslüman’ız” diyenler için, “hayır, değilsiniz” diyemeyeceğimize göre, kelimeyi şöyle değiştirelim, İslamcılardır.

Onların siyasetteki çizgileri, atlattıkları badireler ve bu günkü statükodan dışlanma gerekçeleri de bunun açık seçik bir kanıtıdır.

Ne dersiniz, Yalçın Doğan ve aslan sosyal demokratlar bundan sonra AKP’li olur mu?

Sanmam.

O ne yapar bilmem ama, Ertuğrul özkök elinde silah dağa çıkmaya hazırlanıyor. Yalçın Küçük de kalpağını giymiş, naralar atarak sosyal demokratları Erzurum kongresine çağırıyor.

Kime karşı mı?

Halkın oylarıyla iş başına gelmiş demokrat bir harekete karşı.

Kısacası halka karşı.

Şu bizim sosyal demokratlar, gerçekten “aslan”dırlar…

Hem de nev’i şahsına mahsus çok özel bir aslan…

özel ve orijinal…