Evler doğumundan ölüme kadar ömrün önemli bir kısmının geçirildiği yerlerdir. İnsanın en fazla huzur ve mutluluğu yaşadığı yuvasıdır. Bunun içindir ki, meskenlerin İslâmî ölçülere uygun olarak yapılması tavsiye edilmiştir. Bundan maksat ise, tuvaletlerin kıbleye doğru olmaması, banyo ve mutfakların muhafazalı yerlere yapılması; evin; komşunun evini gölgeleyecek, ışık almasını engelleyecek şekilde yüksek yapılmaması, komşunun mahremini görecek şekilde pencereler konulmaması ve gösterişten uzak durup sadeliğe riayet edilmesi ve benzeri şeylerdir.
[1]
Yine gece yatarken ocakta veya sobada ateş bırakılmaması, ışıkların söndürülmesi, evin kapılarının kapatılması, içinde yiyecek ve içecek gibi şeyler bulunan kapların üstünün örtülmesi de, tedbir niteliğindeki tavsiyeler arasındadır.
[2]
Kişi ve toplumun mülkiyet hakkını kabul eden İslâm hukuku, bu iki hak arasında denge kurulmuş; iki hakkın karşı karşıya gelmesi halinde, toplumun hak ve menfaati ön plânda tutulmuştur. Aynı şekilde, mesken sahibi olmak ve bu meskende İslâm'ın öngördüğü bir biçimde aile hayatı sürdürmek dînî hükümler gereğidir. Meskenin mutluluk yuvası olması da, ancak ideal ölçülere uygun bir biçimde yapılmasıyla mümkündür. Mesken yapımında iç ve dış mimaride- İslâmî emir ve yasaklara uyulmalıdır. İsrafa kaçılmamalı ve sağlığa uygun bir tarzda yapılmalıdır. Komşu hukukuna riayet edici, çevre sağlığına zarar vermeyen bir yükseklik ve biçimde binalar yapılmalıdır.
[3]
Komşu ile ilgili muameleyi sosyal bölümde göreceğiz inşallah.
[1] Ebû Dâvud, Tahâret, 4; Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, Kahire 1379, s.162.