İbadet sadece Allah’a olduğu için, ondan başkalarına karşı insanı özgür kılar. İbadetin anlamını anlayan bir insan dünyada iyilik ve erdem duyguları ile yapılanlar haricinde kimseye minnet eylemez. Kimseden korkmaz. Kimsenin önünde küçülmez, zillete katlanmaz. İman ve ibadet insana yüce bir kişilik kazandırır, ahlak ve maneviyatını geliştirir.
İbadet hayata bir anlam, ölçü ve disiplin getirir. İnsan Allah’a ibadet ve itaat içinde oldukça her türlü kötü işlerden, düşük davranışlardan, zararlı faaliyetlerden kendisini korur. Kimseye zararı olmayan iyi bir insan olur. Bu ise kendisi için huzur ve mutluluk demek olurken, toplum için de barış, emniyet, asayiş, istikrar, birlik ve dirlik demektir. Böyle bir toplum, zenginliğin, kalkınmanın, büyük medeniyetler kurmanın hak ettiği bir toplumdur.
Bu aynı zamanda vicdan azabının olmadığı, ruhî hastalıkların bulunmadığı, intiharı asla düşünmeyen bir fert ve cemiyet demektir. Haramlar ve helallere duyarlı bir bireyin maddi hastalıklara yakalanması zordur. Aynen böyle, suçlar, haksızlıklar ve zulümler bir toplumu hasta eder ve takatten düşürürler. Oysa iman ve ibadetin serin gölgesinde yaşayan bir fert ve toplum, bunlara ne zaman, ne emek, ne para, ne de ruhunu, kalbini, duygularını harcamaz. Tedavi için bunca masrafa, suçları ıslah için de bunca emniyet teşkilatına, mahkemelere, cezaevlerine ihtiyaç duymaz. Bütün bunlar insana sağlık, mutluluk ve servet olarak tekrar döner.
İbadet insanı mutlu eder. Kendisiyle, kalbiyle, ruhuyla barışık kılar. Stres ve bunalımları yok eder. Hayata hoş bakar, evrenden güven duyar. Yersiz korkuları, vesveseleri, batıl ve hurafeleri olmaz. Her şey Allah’ın takdiri ile olmakta ve devam etmektedir. “Görelim Mevla neyler / Neylerse güzel eyler” diyen insanın kim moralini bozar da saadetini elinden alabilir?
İbadet sayesinde ölümden de korkmaz. Çünkü nereye gideceğini ve nasıl mükâfatlandırılacağını bilir.
Bu da ona çok değerli olduğunu, kâinatın göz bebeği bulunduğunu, evrenin istifadesine sunulduğunu hatırlatır. Yüreği kıvançla dolar. Şükreder, o bile sevinç, kıvanç ve mutluluğunu artırır.
İbadetin fayda ve hikmetleri saymakla bitmez. Zaman zaman bunları tefekkür etmek kalbimizi ibadet sevgisi ile onarmada etkili olabilir. Kaldı ki ibadet etme ihtiyacı kulun fıtratında vardır. Her insan mutlaka bir şekilde ibadet edecektir. Eğer insan Allah’a ibadet ederse kulluğun gereğini yapmış olur. Fakat Allah’a değil de basit eşyalara veya kullara kulluk ederse, işte o zaman şerefini, haysiyetini ve itibarını kaybeder.
İbadet ruhun gıdasıdır, kalbe ve îmana kuvvet verir. Nasıl ki, susuz bir fidan büyüyüp yeşeremez, uzun süre yaşayamaz ise, ibadet olmadan da îmanın kuvvet bulması ve uzun süre muhafazası mümkün değildir.
İbadet, insanı olgunlaştıran, ahlakını güzelleştiren ilahî bir imtihandır. Yüce Allah “kim daha iyi amel işleyecek” diye insanları yaratmıştır. Dünyada güzel ameller işleyen ve Yüce Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda hareket eden müslümanlar, “insan-ı kâmil” dediğimiz olgun ve üstün insan olurlar.
Nefsin ıslahı ve kötülüklerden uzaklaştırılması, ancak ibadetle mümkündür. Namaz, insanı kötülüklerden ve her türlü aşırılıklardan alıkoyar. Oruç, kötülük ve günahlara karşı bir kalkandır. Zekat, insanı aşırı mal hırsından, dünyaya kul köle olmaktan kurtarır. Nefis, daima kötülükleri ister. Bundan kurtulmak için Yüce Allah’a samîmî bir şekilde ibadet etmek gerekir.
İbadet, insanı planlı ve disiplinli yapar. Müslümanların, kulluğun gereği uyması gereken bir nizamı vardır. Bu nizama bağlı kalan müslümanın hayatı düzenli ve disiplinli olur. Namaz kılmanın, oruç tutmanın, hac ibadetini yapmanın belirli kuralları vardır, bunlar disiplini gerektirir. Disiplin ise başarı ve huzur getirir.
İbadet, insana ruh ve beden sağlığı kazandırır. İbadetlerin beden sağlığımıza faydaları saymakla bitmez. İslam, ibadetlerin ifasında temiz bir çevre, temiz bir elbise, sağlıklı bir vücud ve helal bir kazanç öngörür. Mesela namaz kılacak bir kimsenin bedeni, elbisesi ve namaz kılacağı yerin temiz olması şarttır. Abdest veya gusül olmadan birçok ibadet yapılamaz. Namazın, orucun beden ve ruh sağlığı açısından faydaları artık herkesin malumudur.
Beden hastalıklarından korunmak gerektiği gibi, ruh hastalıklarından da korunmak gerekir. İslam îman ve ahlâkına sahip olan insanlar, hem beden, hem de ruh sağlığına sahip olurlar.
İbadet, kulu Allah’a yaklaştırır. Allah’a yakın, şeytana uzak olmak isteyen her müslüman, ibadetlerini yapmaya devam etmelidir. İbadetlerini ihmal eden bir kimse Allah’tan uzak, şeytana yakın olur. Namaz, oruç gibi ibadetler kulu Allah’a yaklaştırır.
İbadet, insanı zilletten izzete, dünyanın darından genişliğine çıkarır ve insanı kula kul olmaktan, Allah’a kulluğa yükseltir.
Dünya ve âhiretin mutluluğu, ancak Allah’a tam bir ibadetle mümkündür. Allah’a samimî bir kalple ibadet eden bir kimsede, ölüm korkusu, yarın endişesi yoktur. Müslümanın, maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılayacak bir dîni vardır. Müslüman, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’a sığınmıştır, gerçek hayatın âhiret hayatı olduğuna, bu dünyanın bir imtihan yeri bulunduğuna inanır ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi âhiret için çalışır.
Biz iman ve ibadetin faydalarını “İmanın Kıymeti Ve Korunması” kitabımızda çok geniş olarak anlattık. Oraya bakılabilir.
Bu anlatılanlar, ibadet için ruhî ve kalbî bir arınma sayılır. Bir de maddi arınma gerekir kuşkusuz onun için. Yani bedenin, elbisenin ve ibadet yerinin temizliği. Şimdi bu konuyu görebiliriz.