İslam, belli bir devlet şekil ve biçimi sunmaz. Onun için zaman ve zemine göre Müslümanların en iyi metodu bulmalarına imkan verir. İslam devlet ve şekli için temel ilkeler koyar. Bu ilkeler de onu zalim ve zorba olmaktan, diktatörlükten korur. İlk uygulamalar, onun, babadan oğula geçen bir krallık ve veliahtlık sistemi olmadığını gösterir. Bu yüzden cumhuriyet ve yöneticilerin seçimle gelmesi müslümanlara sıcak gelir.
Demokrasi bu çağda çok konuşulan bir devlet yönetim biçimidir. Halkın seçimi ile devletin yönetilmesi iyi olmakla beraber, hakimiyetin kaynağının kayıtsız şartsız halk olması, halkın, en azından çoğunluğunun ne isterse kanun olarak konulması, İslam’a ters düşer. Bu açıdan bakıldığında demokrasiler, laik, seküler ve din dışı bir düşünceden doğmuştur. Bilindiği gibi İslamiyette hakimiyetin kaynağı Allah’tır. Halk istese de kanunlar Kur’an ve Sünnete aykırı olamaz. Bu yüzden İslam ile laik demokrasi özünde bağdaşamaz. Ancak demokrasilerde laiklik olmazsa olmaz bir şart olmaktan çıkarılırsa, İslam açısından mahzur kalkabilir.
Bunu biraz açalım. Bir ülkede halk gönüllü olarak İslam hukukunu seçer de yasama erkinden o çerçevede hukuk yapmasını isterse, bunu yürütecek yürütme erki, en azından yürütmenin başı yine halk tarafından seçilip oluşturulursa, orada hem İslam, hem de demokrasinin geçerli olması sağlanabilir. Çünkü yargı erki de haliyle mahkemelerde yasamanın hazırlayıp önüne koyduğu İslam hukukunu uygulayacaktır. Burada tek bir sorun var. O da halkın isterse İslam hukukundan başka bir hukuku seçmeye yetkili olmasıdır. Eğer bir gün laik bir hukuku seçecek halk çoğunluğu olursa, İslam açısından bu bir sorun olacaktır. Bu sorunu da İslam’dan sorumlu olduklarını bilenler düşünsün ve çok çalışarak İslam’ı iyi anlatsınlar. Yine de tekraren söyleyelim; İslam Devleti şu veya bu devlet şekli değil, özel ve orijinal bir devlettir.