Yazılar

Baykal’a Ne Oldu?

Sayın Baykal’a ne oldu sahi?
Saksı mı düştü başına acaba?

Hani Türk filmlerinde olur ya, adam “hatırlıyorum, hatırlıyorum” diye bağırır, sayın Baykal da öyle oldu birden.

Her şeyi hatırlıyor artık.
Mesela hukukun üstünlüğü ilkesini hatırlıyor, adalet ve eşitlik gereğini hatırlıyor. “Saygın kişi olmak” kimseye suç işleme hakkı vermezmiş, onu da hatırlıyor artık.

Mevlana’ya Yapılan Bir Yanlış

Mevlana iyi okunması ve anlaşılması gereken bir İslam büyüğüdür. O ne söylemişse Kur’an ve Sünnetten alarak söylemiştir. Buna aykırı sözler, onu “bizar” eder ve “ondan uzaktır”. Bunu böyle bilmek gerekir.

Bir çok insan maalesef “Mevlana Celaleddin-i Rumî Hazretleri bir beytinde şöyle demiştir:

"... Gel, yine gel! Ne olursan ol yine gel. Mecusi, putperest olsan da gel. Çünkü bizim dergahımız ümitsizlik kapısı değildir!.." derler.

Sonra da yorum yaparlar.

“Demek kafir Müslüman birdir. İnsanlar arasında ayırım yapılamaz.”

İdarecilerin Sevap ve Cezası

İmam Gazali’ye göre ibadetlerin en makbulu, adalet ve ihlas ile ifa edilen hilafet ve emirlik görevidir."(Fahrettin Korkmaz, Gazali'de Devlet, s.56)

Allâme Tartüşi şöyle der: "Adaletle hükmeden Müslüman bir yöneticinin bu makamı üzerinde Allah tarafından gönderilen peygamberler ve O’na çok yakın (mukarreb) meleklerden başka hiç kimse yoktur."( Said Havva, İslam’da Yönetim Ve Yönetici, s.14)

Ebu Mansur da şöyle söyler: "İnsanoğlunun ulaşabileceği en şerefli makam, peygamberliktir. Peygamberlikten sonra ise hilafettir."(Aynı yerde)

Alimler ve Kitaplar

Biz mantıktaki önermelerden sonuçlara, kıyasta illet birliğinden benzer hükümlere gittiğimiz gibi, bazı görüntülerden bazı sonuçlar çıkarırız ve genellikle de yanılmayız. Tabii olanı da budur zaten.

Mesela bir adamın evine misafir olduk. İçeri buyur edildiğimizde gördüğümüz ilk manzara bütün duvarların boydan boya kitaplıklarla çevrildiği ve içinde irili ufaklı renge renk kitaplarla dolu olduğu ise, aklımıza ilk hücum eden düşünce ne olur?

Darbe Ortamı I

Rahmetli babam Orman dairesinde katip mutemetti. Tam bir devlet memuruydu anlayacağınız. İşinde ciddi, görevini zamanında yapar, çalışırken daha vakur olurdu. İşini iyi yapmasının verdiği cesaretle amirlerinin azarını çekmez, şahsiyetini ezdirmezdi. Onu tanıyana kadar yeni gelen amirleri ile sorun yaşar, ama birbirlerini tanıdıktan sonra çok iyi dost olurlardı.

Evde de ciddi bir adamdı rahmetli babam. Koca bir radyodan her gün haber dinlediğini görürdüm küçükken. Sonra o radyo küçüldü, Alman malı bir “gurindik” oldu. Derken çok sonraları televizyon geldi evimize.

Darbe Ortamı II

…Evet, rahmetli babam 27 Mayıs’ı yaşamıştı. Darbe hazırlığı aşamasındaki taktikleri bilmesi gerekirdi. Askerin işin ne derece içinde olduğunu görmesi gerekirdi. Üniversitenin nasıl kışkırtıldığını, cemselerle öğrencilerin gösteri yapılacak yerlere taşındığını, öğle yemekleri için tayinlerinin askeriyeden geldiğini,basın ve yayının vs. bilmesi gerekirdi. Bu anarşi ve terörün kargaşa ve kaos çıkarmak için yem olarak oltaya takıldığını bilmesi gerekirdi. Ama işte onu görememişti.

Bunlar da mı “İyi Çocuklar”?

Olay malum:

Ankara Emniyeti'ne 19 Aralık Cumartesi günü telefonla gelen ihbarla başlatılan operasyon nefes kesen bir süreç izlenmiş. Bülent Arınç'ın ikamet adresinde şüpheli iki otomobilin bulunduğu belirtilmiş. Terörle Mücadele ekipleri harekete geçmiş. Çukurambar semtinde biri Genelkurmay'a ait, diğeri kiralanmış iki aracın etrafı sarılmış. Yapılan kimlik kontrolü sırasında ellerindeki notu imha etmeye çalışan şüpheliler İstihkam Binbaşı İbrahim G. ve Topçu Albay Erkan Y. B. gözaltına alınmış. Not deşifre edilmiş vs.

De gel de Şemdinli’yi hatırlama!

Nihat Çetin’in Yöntemi

Eve hanımdan habersiz kaçak kitap sokma yöntemlerinden birisi de Nihat Çetin’in icat ettiğidir. M. Serhan Tayşi’nin hatıratından bu yöntemi öğrenelim mi?

Prof. Dr. Nihat Çetin Bey'in eşi edebiyat muallimi idi. Buna rağmen, evde kitaba katlanamazdı. Kitapları 'kuma' gibi görüyor, sabredemiyordu. Ama Nihat Bey'in kitapları da gerçekten fazla idi. Bir oda tamamen kitapla doluydu. Öyle ki, odanın ortasında bir sandalye koyacak kadar yer vardı. Bu hal de tabiatıyla hanımını deli ediyordu.

İslam Alimleri ve Sistem İlişkileri II

İslam alimlerinin idareden bağımsız çalışmalarının bizim için ilk örneklerinden birisi, şüphesiz ki İslam hukukunun en büyük temsilcilerinden biri olan müctehid imamımız Ebu Hanife’dir.

Yönetimin gayr-ı meşru bir biçimde Emeviler’e geçmesinden, hilafetin saltanata dönüşmesinden ve art arda gelen zalimane uygulamalardan sonra İmam, tamamen yönetimden bağımsız bir hareket başlattı. Yönetimin her türlü yönlendirmesinden uzak bir hareket...

İslam Alimleri ve Sistem İlişkileri I

Bir yazımızda hatırlarsanız “alimlerle idarecilerin ilişkileri göz önüne alındığında, bunun iki yolu bulunmaktadır; ya sistemin dışında kalarak, yada sistemin içinde kalarak” demiştik.

Bu hizmetlerden hangisinin daha faydalı ve sahibinin daha başarılı olduğu, doğrusu kapsamlı bir çalışmayı gerektirir. Elimizde ben bilerek böyle bir bilimsel araştırma yok. Onun için “iyi niyetliler için ikisi de gerekli” diyenlere bir itirazımız yok.

Sayfalar