Yazılar

Demek Afrika da Çağırıyor

“Altınoluk” dergimizin kapağını görünce içim “cız” etti. Demek Afrika da çağırıyor bizi. Biz Osmanlı bakiyesi merkez bir milletiz, herkes bize baksa, bizden beklese, bizden istese yeridir. Bu millet var oldukça da bu böyle olacaktır.

Bu millet, Sevgili Ahmet Taşgetiren’in dediği gibi: “Ben değilse kim?” diyerek, “Bana düşeni benden başkası neden yüklensin?” diyerek, “Bana düşenin hesabını ben vereceğim” diyerek, “Benim hesabımı başkası ödemez” diyerek... omuzunu yükün altına sokar.” Hamdolsun.

Allah Görüyor

Hepimiz de biliyoruz ki Allah Teâlâ’nın “basar” sıfatı vardır. “Her şeyi görür.” “ilim” sıfatı vardır, “her şeyi bilir”. Bizi ve amellerimizi görür ve bilir. Ödül ya da ceza buna göredir.

Bunu bilmeyen Müslüman var mı?

Bunu böyle bilmeyen Allah Teâlâ’ya hakkıyla iman etmiş sayılmaz.

Ama önemli olan bunu bilmek değil, bunu kalbinde bulmak, etine kemiğine sindirmek, beynine, bilincine yedirmek, canlı bir şuur haline getirmek…

Yani “İman”ı “ihsan”a erdirmek.

Neydi “ihsan”?

Yaşanan Yaman Çelişki

Bu sistemle milli bünye arasında kan uyuşmazlığı vardır ve siyasi, idari, hukuki ve iktisadi bütün sancılar işte buradan kaynaklanmaktadır.

Bizim olan, yani yerli olan her şeye karşı bulunan, hatta kin ve nefretle bakan bir sistemde yaşıyoruz ve maalesef bu sistem Milli Eğitim (!) marifetiyle kendi adamını büyük ölçüde yetiştirmiş durumda. Azımsanmayacak kadar insanımızı milli bünyesine yabancılaştırmayı başarmış durumda maalesef.

Herkese Düşen

Gün geçmiyor ki medyada bir terör olayı, bir adam öldürme, bir tinerci cinayeti, bir uyuşturucu baskını, bir kap kaç olayı, bir fuhuş çetesi, ya da ortalığı molotof kokteyli ile yangın yerine çeviren göstericilerin haberi olmasın…

Hele de şu türlü haberleri okuduğumda kanım donuyor. Öyle içim buruk düşüne kalıyorum: “Fatih’te bir ay önce ortadan kaybolan 11 yaşındaki Alpay D.’nin, bulunması için ilan veren, televizyon programlarında vatandaşlardan ağlayarak yardım isteyen ablası Sevil D.(17) tarafından bıçaklanarak öldürüldüğü anlaşıldı.”

Kız annesini öldürdü…

Acı Ama Gerçek

Önce lütfen şu satırları bir okuyalım:

"Hukuk Mektebi, özellikle bizim üçüncü sınıf yasa boğuldu. Acımasız ölüm, dün sabah bir beyin kanaması sonucu vefat eden hocalarımızın en seçkini Ömer Hilmi Efendi'yi hayatının en parlak döneminde, bizden alıp götürdü. Kendisi pek bilgili ve nâdir bir zeka idi. Fikirlerinde açık sözlü, evkaf konusunda çok derin bilgi sahibiydi. Ölümü, telâfi edilmez bir kayıp."

O Kanun Varken…

Yiğit Bulut Hızlı başladı Habertürk’de. Gördüğüm kadarıyla başarılı da. Tartışma programları izleniyor.

Basından öğrendiğime göre yine hızlı bir tartışma yaşanmış programlarında. Hak ve Eşitlikler Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu Habertürk'te şok yaşatmış. Okuyalım:

“Emekli asker Osman Pamukoğlu, Gazeteci Yazarlar Ayşe Böhürler, Can Ataklı ve Altan Tan'ın katıldığı Basın Kulübü programında Atatürk için 'tanrı değildir, dokunulmaz değildir' diyen Altan Tan'ı dilini yakmakla tehdit etti.

Okuyucu Türleri

İnsan okumaya başladığı ilk günlerde kitaba biraz safça, biraz kutsalca yaklaşır. Yani kitap, aziz bir üstat gibidir, ne derse doğrudur, tartışmak abestir, ayıptır. Aç olan birisinin yemek tercihi yapması söz konusu olabilir mi? Önüne ne gelirse onu yiyerek giderecektir açlığını.

Çekin Ellerinizi Camilerimizden

Hemen söyleyelim, bu mahya işi tam bir skandal, yani rezalettir. Ve öyle bir çirkinlik ki, kimse sahip çıkmıyor. Demek yapılanın ne anlama geldiği biliniyor.

Öyleyse bu bir kötü niyettir, bu bir provokasyondur.

Hükümet bu kadar uyumamalı, önceden bilmeli böylesi çirkinlikleri ve izin vermemeli.

Olayı hatırlayalım: İstanbul’da büyük camilere mahya asılmış. Mahyalarda şunlar yazılı: Önce vatan. Ne mutlu Türküm diyene. Ordumuza şükran burçluyuz. Milli birlik esastır…

Yarın Ankara, İzmir, Diyarbakır, Kahramanmaraş… camileri de sırada mı acaba?

İsmail Akben Hocamız …

“İnna lillah ve inna ileyhi raciun.”

Kahramanmaraş’ın yiğit evlatlarından birisi olan İsmail Akben Hocamız 1939 da dünyaya gelmiştir. İlkokul ve liseyi Kahramanmaraş’ta, İlahiyatı da Ankara’da okumuştur. Lütfü Doğan ve Cemaleddin Kaplan hocaların sınıf veya okul arkadaşıdır.

Siz Hangi Görüştesiniz?

Hayırlı işlerde acele etmek gerekmiş. Aslında bizim dinimizde teenni ile hareket etmek öğütlenmiştir, “acele şeytandandır” denilmiştir ama, “hayırda acele etmek” de tavsiye edilmiştir.

Neden?

Hayrın önünü kesmek isteyen bir sürü ins ve cin şeytanları vardır da ondan. Bunlar hayrı haber alır almaz, engellemek için plan yapar ve icraya koyarlar. Sonuna kadar da uğraşırlar.

Onun için önceleri “Kürt Açılımı” iken şimdilerde daha doğru bir tespitle “Demokratik Açılım” adını alan çalışmalarda da acele etmek gerekir.

Sayfalar