Yazılar

“Kitabım Sevgilimdir Veremem”

Bugün yine Pazar ve biz dikkat ederseniz Pazar günlerinde genellikle ilim, kitap ve kültür üzerine bir şeyler yazıyoruz. Umarım bu yazıyı da zevkle okursunuz.

Eskiler kitaba “sevgili” nazarıyla bakarlarmış. Emanet isteyene, “sevgili emanet verilir mi?” derlermiş. Bir gece bile ayrılmaya tahammülleri yok adamların sevgiliden…

Bir de “kitap hastalarından” korkmak gerek. Gerçekten hasta adamlar, kitaba temelli el koyabilirler. Hele halk arasında “kitap çalmak günah değilmiş” gibi yalan değilse de yanlış bir söz var, o da boşuna değildir.

Nedir yanlışı mı?

Size Ne?

YÖK kelimesi bir an şirinleşti gözümde. Sonra kendime çekidüzen verdim ve dedim ki, “Tamam, kat sayı zulmü kaldırıldı. Teşekkürler. Ama daha kaldırılacak o kadar zulüm var ki!”

Tamam da, yine de teşekkürler şimdiki YÖK üyelerine. Darısı geride bekleyen zulümlerin kaldırılmasına inşallah. Memleketin aklı başında insanları, eğitimciler, özellikle de meslek liselerinde çalışanlar, ve de elbette imam Hatipler seviniyor, bayram ediyorlar şimdi.

Neden bu kadar seviniyorlar?

Helal Olsun!

Yaşım ilerledi. Dünyalık işlerimi bitirdim sayılır. Hayattan bir beklentim yok artık. Bundan sonra bir emekli olarak evimde ailem, dostlarım ve kitaplarım var. Bir de camilerde, mescitlerde ve dost evlerde ilim meclisleri, sohbet halkaları. Ne zaman geleceğini bilmediğim sevgili Azrail, geldiğinde beni böyle hayırlı bir işte bulsun inşallah.

Bindokuzyüzseksenden bu yana fiili siyasetin içinde değilim. Olsaydım, belki kendi şehrimde bir vekillik olabilirdi, istemedim. O tarihte bir karar verdim; hizmetimi “din, kültür, eğitim, irşad” alanında yapacaktım. Hala o kararıma bağlıyım.

“Üniversiteli Duygu'nun Feci Ölümü” Üstüne

Haberi böyle vermiş Milliyet. Nedir diye bakıyoruz, gerçekten çok üzücü bir hadise:

“İki yıl önce doğum gününde denize çıplak girdiği için gözaltına alınan üniversiteli Duygu terastan düştü.

İZMİR'in Karşıyaka İlçesi'nde, arkadaşları ile birlikte kaldığı 5 katlı apartmanın terasından düşen üniversite öğrencisi 27 yaşındaki Duygu Öztemir öldü. 2 yıl önce İzmir'in Göztepe semtinde, doğum günü kutlamak için gece soyunup, denize giren Duygu Öztemir'in ölümü, arkadaşları ve ailesini üzüntüye boğdu.”

Bu denize çıplak girme macerasını da vermişler:

“Tevhid Ehli Sigara İçer mi?” I.

Sigara yasağının daha kapsamlı uygulandığı bu zamanda size çok tatlı bir yaşanmış olayı anlatacağım:

“Babam, Perşembe günleri izin kullanırdı. Perşembe akşamları da evimizde, Ömer Efendi'nin de katıldığı, Melâmi neşvesi üzere sohbetler icra edilirdi. Evimizin genişçe salonunda erkekler oturur, onun yanındaki bölmede de hanımlar sohbeti takip ederlerdi.

Sigaranın Hükmü Ve Cinler

Sigara yasağının daha kapsamlı uygulandığı bu zamanda önce sigaranın dini hükmü hakkında Hayretti Karaman Hocadan bir alıntı yapmak istiyorum:

“Tütün 15. asırdan sonra yeni dünyadan İslâm ülkelerine girmiş, o zamandan beri de İslâm ulemâsı tütünün hükmü üzerinde durmuşlardır.

1) Tütünün mubah olduğunu söyleyenler zararı olmadığı ve Şârî' tarafından menedilmediği deliline dayanmışlardır. Halbuki:

a) Sigaranın zararı bugün ilmen, kesin olarak bilindiği için zararsız denemez.

Sigara Şeyhin Sünneti Olur mu?

Yukarıda sigarayla ilgili kendisinden çarpıcı bir hatıra aldığımız M. Serhan Tayşi, aynı kitabının başka bir yerinde sigarayla ilgili ilginç bir anı daha anlatır:

“Bir Ramazan günü Muzaffer Ozak Hoca'nm yanına Ce Âsitânesi'ne gittim. Beni yine her zamanki gibi karşıladı: “Gel bakalım şehzade, nasılsın?”

İftarda yan yana oturduk. Yemekten sonra, Hoca başta olmak üzere herkes sigaralarını yaktı. Hoca sonra bana da bir tane sigara uzattı, kullanmadığımı söyledim. "Aliyyü'1-âlâ, çok iyi ediyorsun," dedi.

Sigara Pistir

Evet, bazen bulundun zaman ve mekan gereği gerçekleri söylemek çok zordur. İşte öyle zor bir durumu daha yaşadım bir zamanlar. Bir sevgili talebem, şeyhi Asım Efendinin hanelerine teşrif ettiğini söylediler ve beni tanıştırmak için davet ettiler.

Bahçeli’nin Fikri Ve Üslubu

Eskiler “Üslub-u beyan aynıyla insan” derlerdi. Bu açıdan bakınca Devlet Bahçeli insanı şaşırtıyor doğrusu.

Önce kürsü dışında gayet sakin, vakur, mütevazı görünen bu adam, kürsüye çıkınca kayboluyor ve yerine bağıran, çağıran, asabi, kibirli, kavgacı, jest ve mimikleriyle korkunç bir yüz hattına sahip birisi oluveriyor. “Aynı insan mı?” diye sorası geliyor insanın?

Kürtler Ne İstiyor?

Her şey Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “her şey daha güzel olacak” demesiyle başladı gibi. O zamana kadar da konuşuluyordu ama bu kadar üstünde ciddiyetle durulmuyordu devlet olarak.

İki bakış açısı var memlekette. Birisi, “haklarıysa verelim” anlayışıdır.

Diğeri de “hakları da olsa vermeyelim, çünkü istekleri burada kalmaz, şımarır, daha fazlasını isterler.”

Onlara göre bunun “daha fazlası” ise bölünmedir. Yani “Kürdistan” adı altında ayrı toprak ve ayrı devlet talebi.

Bu ciddi bir meseledir. Dönüp onlara soruyoruz: “Bu talep doğru mu?”

Sayfalar