Yazılar

Bahçeci Hoca Ve Cihadı

Osmanlının yıkıldığı, yerine TC. nin kurulduğu sancılı ve acılı yıllar. Ve arkasından gelen devrim yılları. Acımasızca İslam medeniyetinin yıkıldığı, yok edildiği yıllar. İslam’ın alimlerine de, ilimlerine de, eğitimine de, yazısına da, kılık ve kıyafetine de, takvimine de kıyıldığı yıllar. Kaçak göçek Kur’an-ı Kerim eğitiminin verildiği yıllar. Batılılaşmanın, çağdaşlaşmanın, “aydınlanma” adı altında pozitivizmin, tanrı tanımazlığın, laikliğin “din” gibi benimsendiği ve devlet eliyle cebir ve şiddetle uygulandığı yıllar. Muhalefetin ezilip geçildiği yıllar.

“Vezirin Tölü”

Bir önceki yazımızda Bahçeci Hcayı tanıtmış ve cihadı hakkında bilgiler vermiştik. Onun hakkındaki en önemli şu bilgileri hatırlatarak yazımıza devam edelim inşallah:

“İlle de bir defasında karakolda yatırmışlar. Üstüne binmişler. Sakalını yular etmişler. Deh demişler onu unutmamış. Sakalı kesmiş. Bir daha bırakmamış. Davayı kurtarmış. O yoldan hakaret bitmiş.

ALİMLERE DÜŞEN

Bizim alimlerimizden ilk istirhamımız, Allah aşkına, insanlığa acımalarıdır.

İslam gibi çok yüce bir deva ellerinde iken, insanlığın ızdırap içinde kıvrandığı hastalıklara karşı kayıtsız kalmamalarıdır. Ellerinde İslam gibi bir gıda verken, insanlığın açlıktan ölmelerine seyirci kalmamalarıdır.

Sol Ne İşe Yarar?

Hakkını yemeyelim, bu soruyu dünyaya sorarsanız bazı şeyleri saymaya başlarlar:

“Tam demokrasi için çabalar, statüko ile kavgalıdır. Diktatörlük ve militarizme, darbelere karşıdır. İnsan haklarını savunur. Barışı, özgürlüğü, adaleti, eşitliği, hukukun üstünlüğünü, çevrenin korunmasını, sosyal adaleti, eğitim ve sağlığın sosyalleşmesini, sosyal piyasayı dengeleme ve gelir dağılımında eşitliği sağlamaya çalışır.”

Kim bunları istiyorsa onlar batıda solcu sayılır ve bunlar aralarındaki görüş ayrılığına rağmen birbirlerine destek vererek işbirliği yaparlar.

“Kitabım Sevgilimdir Veremem”

Bugün yine Pazar ve biz dikkat ederseniz Pazar günlerinde genellikle ilim, kitap ve kültür üzerine bir şeyler yazıyoruz. Umarım bu yazıyı da zevkle okursunuz.

Eskiler kitaba “sevgili” nazarıyla bakarlarmış. Emanet isteyene, “sevgili emanet verilir mi?” derlermiş. Bir gece bile ayrılmaya tahammülleri yok adamların sevgiliden…

Bir de “kitap hastalarından” korkmak gerek. Gerçekten hasta adamlar, kitaba temelli el koyabilirler. Hele halk arasında “kitap çalmak günah değilmiş” gibi yalan değilse de yanlış bir söz var, o da boşuna değildir.

Nedir yanlışı mı?

Size Ne?

YÖK kelimesi bir an şirinleşti gözümde. Sonra kendime çekidüzen verdim ve dedim ki, “Tamam, kat sayı zulmü kaldırıldı. Teşekkürler. Ama daha kaldırılacak o kadar zulüm var ki!”

Tamam da, yine de teşekkürler şimdiki YÖK üyelerine. Darısı geride bekleyen zulümlerin kaldırılmasına inşallah. Memleketin aklı başında insanları, eğitimciler, özellikle de meslek liselerinde çalışanlar, ve de elbette imam Hatipler seviniyor, bayram ediyorlar şimdi.

Neden bu kadar seviniyorlar?

Helal Olsun!

Yaşım ilerledi. Dünyalık işlerimi bitirdim sayılır. Hayattan bir beklentim yok artık. Bundan sonra bir emekli olarak evimde ailem, dostlarım ve kitaplarım var. Bir de camilerde, mescitlerde ve dost evlerde ilim meclisleri, sohbet halkaları. Ne zaman geleceğini bilmediğim sevgili Azrail, geldiğinde beni böyle hayırlı bir işte bulsun inşallah.

Bindokuzyüzseksenden bu yana fiili siyasetin içinde değilim. Olsaydım, belki kendi şehrimde bir vekillik olabilirdi, istemedim. O tarihte bir karar verdim; hizmetimi “din, kültür, eğitim, irşad” alanında yapacaktım. Hala o kararıma bağlıyım.

“Üniversiteli Duygu'nun Feci Ölümü” Üstüne

Haberi böyle vermiş Milliyet. Nedir diye bakıyoruz, gerçekten çok üzücü bir hadise:

“İki yıl önce doğum gününde denize çıplak girdiği için gözaltına alınan üniversiteli Duygu terastan düştü.

İZMİR'in Karşıyaka İlçesi'nde, arkadaşları ile birlikte kaldığı 5 katlı apartmanın terasından düşen üniversite öğrencisi 27 yaşındaki Duygu Öztemir öldü. 2 yıl önce İzmir'in Göztepe semtinde, doğum günü kutlamak için gece soyunup, denize giren Duygu Öztemir'in ölümü, arkadaşları ve ailesini üzüntüye boğdu.”

Bu denize çıplak girme macerasını da vermişler:

“Tevhid Ehli Sigara İçer mi?” I.

Sigara yasağının daha kapsamlı uygulandığı bu zamanda size çok tatlı bir yaşanmış olayı anlatacağım:

“Babam, Perşembe günleri izin kullanırdı. Perşembe akşamları da evimizde, Ömer Efendi'nin de katıldığı, Melâmi neşvesi üzere sohbetler icra edilirdi. Evimizin genişçe salonunda erkekler oturur, onun yanındaki bölmede de hanımlar sohbeti takip ederlerdi.

Sigaranın Hükmü Ve Cinler

Sigara yasağının daha kapsamlı uygulandığı bu zamanda önce sigaranın dini hükmü hakkında Hayretti Karaman Hocadan bir alıntı yapmak istiyorum:

“Tütün 15. asırdan sonra yeni dünyadan İslâm ülkelerine girmiş, o zamandan beri de İslâm ulemâsı tütünün hükmü üzerinde durmuşlardır.

1) Tütünün mubah olduğunu söyleyenler zararı olmadığı ve Şârî' tarafından menedilmediği deliline dayanmışlardır. Halbuki:

a) Sigaranın zararı bugün ilmen, kesin olarak bilindiği için zararsız denemez.

Sayfalar