Yazılar

Bize yalan söylediler

Bu ülkede mekteplerde yerli kültür verilmedi öğrencilere, halka kendi din ve medeniyetini öğrenme imkan ve fırsatı tanınmadı malesef. Hatta bilerek yalan söylendi ülke insanına.

Bunu itiraf edenlerden birisi de 9. Cumhurbaşkanıdır. Bir konuşmasında diyordu ki: “O zaman Osmanlıyı karalamak, kötülemek gerekti, öyle yapıldı. Yoksa adama sormazlar mıydı: “Madem Osmanlı iyi idi, neden ortadan kaldırdınız” diye? Şimdi artık buna gerek kalmadı. Tarihi artık doğru öğretelim.”

Bahtiyar Çocuklar

Çocuklarımıza dini en basit haliyle öğretelim derim. Aslında ilk ve ibtidaî bilgileri verdiğimiz halka da aynı usül geçerlidir değil mi?

Diyelim abdesti öğreteceğiz. Bunu öğretmenin en kolay şekli, onların yanında abdest almaktır. Sadece abdest almak, bunu öğretmek için yeterlidir.

Niçin abdest alması gerektiğini de görerek öğrenmeli ilkin ocuklarımız. Bunu yaparken hangi işlemlerin farz, hangilerinin sünnet, hangilerinin müstehap olduğunu anlatmamız gerekmez.

Hiç mi gerekmez?

28 Şubatın Faydaları

Sanırım başlık sizi biraz şaşırttı. Belki de kendi kendinize “bu musibetin ne hayrı mı olurmuş? Bu arkadaş bugün solundan kalkmış galiba!” diyorsunuzdur.

Kıssayı bilirsiniz herhalde, maksadımı iyi izah ettiği için biz yine de yazalım: Lokman Hekim’e sormuşlar:

- Bu güzel edebi kimlerden öğrendin?

- Edepsizlerden.

- Ama nasıl olur?

- Onların söz ve davranışlarına baktım. Hangisi hoşuma gitmediyse ben onu terk ettim.

Kılıçdaroğlu bizi Jurnallemiş!

Bir yazımın yayınlandığı bir siteyi bulmak için Google’ye “Cemal Nar” yazdım ve hayatımın sürpriziyle karşılaştım. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Hayretimden karşımdaki belgeyi iki kere okudum ve keyifle gülmeye başladım.

Evet, bir zamanlar bana epey acı çektiren bir olaya şimdi gülüyordum. Meğer bana o çileyi çektirenler arasında elinde dosyalarla gezen doğruluk, dürüstlük ve fazilet timsali Kemal Kılıçdaroğlu da varmış.(*) Helal olsun İstanbul’a. Hayrını görsünler jurnalci Kemal’in…

İşte Kemal’in yeni öğrendiğim eski marifeti. Belgeyi aynen aktarayım bari:

Yargı bağımsızlığı ve denetimi

Son zamanlarda yargının verdiği görüntü tam bir fecaat ve felakettir. Bir yandan üst yargı kurumları kendi içinde kavgalı görüntüler sergilerken, bir yandan da görevleri ayrı ayrı olan bu tür mahkemeler, birbirleriyle kavgalı bir durum arzetmektedirler.

Bundan daha fecaat ve felaketi, hatta rezalet ve skandalı, yargının belli adamlar veya kurumlar arasında bölünmüş görüntüsüdür. Bu bir yargı için intihardan başka bir şey değildir.

Aman Allahım!

Haberi okuyunca gayr-ı ihtiyarî “aman Allahım!” dedim. Bu nasıl bir cinayettir böyle? Ne hale geldi bu insanlık? Ah cehalet ah! Ah bu milleti cahil bırakan sistem ah!..

Şunu okur musunuz?

“Fatih'te zihinsel ve fiziksel engelli kızını boğarak öldürdüğü ve ardından belediye tabibinden "Normal ölüm" raporu aldığı iddia edilen baba Zekeriya Dağ tutuklandı.

Emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Fatih Adliyesi'ne sevk edilen Zekeriya Dağ, çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı. Suçunu kabul ettiği öğrenilen zanlı Metris Cezaevi'ne gönderildi.” (*)

Kurtlar Vadisi derin devlet

Kurtlar vadisi nihayet ağzındaki baklayı çıkardı ve gerçek gayesini gösterdi. Bu zamana kadar üstü örtülü yapıyordu yapacağını, ama birilerinden bir emir almalı ki, verdiği arayı bitirdi ve işi aleniyete döktü.

“Kurtlar vadisi”nin başından belli bir beyin yıkama ameliyesi olduğu, bir psikolojik savaş yürüttüğü belliydi. Ama gerek ülkenin aktüalitesine uygunluğu, yaşanan canlı olaylarına parmak basışı, gerek sistem içindeki kirlenişi, giderek güzelleşen bir görüntü tekniğiyle vermesi yüzünden ilgi ile izleniyordu.

Kurtlar Vadisi cevap

Adını unuttum, aklımda kaldığı kadarıyla bir şair anlatıyor:

“Şiirimi utana sıkıla Tahiru’l Mevlevî’ye uzattım. Önce bir okudu. Sonra başladı yorumlamaya:

- Şu mısrasında şu ayete telmih var, bu beyit şu hadisten mülhem, şu mısra falana işaret, burada teşbihin şu çeşidi var…

Ben nihayet dayanamadım ve dedim ki:

- Üstadım, siz sayıp döküyorsunuz ama, benim aklıma bunlar hiç gelmemişti.

- Evladım, şiiri yazmak size, yorumlamak bize aittir.”

Seçimler Ve İdareciler

Seçimler yaklaşırken kimin nereden aday konması, kişilerin kalitesinden ziyade kazanma şanslarına bakılarak yapılmaktadır.

Acaba bu halk tarafından sevilmeler ve istenmeler, işin gereği ehliyet için yeterli bir alamet olur mu?

Burada şöyle de söylenebilir: Halkın sevdiği ve güvendiği aday, idarecilikte uzman olmayabilir. Onun esas görevi, beraber çalışacağı uzmanları iyi tesbit etmekte ve iyi yönetmektedir.

Zikirdeki mutluluk

Allah aşkına şu hadis-i kutsideki ifadelerin güzelliğine, cazibesine, çarpıcılığına, sıcaklığına, sevecenliğine, şefkat ve merhametle kucaklamasına, sarıp bürümesine bakınız:

Sayfalar