Yazılar

Her Seçimde Hüzünlenirim

Seçim günü güneşli, ılık, temiz, pırıl pırıl bir hava vardı. İnsanlar yollarda güzel elbiselerini giymiş şen şakrak konuşarak sandıklara doğru gidiyorlardı. Okul bahçesi de öbek öbek oturan ve tatlı tatlı sohbet edenlerle doluydu. Ama nedendir biliyorum, benim içimde yine hüzün vardı…

Tanıdıkların selam ve iltifatlarına, hal hatır sormalarına tabi ki güler yüz ve tatlı dille karşılık veriyor, onlara yansıtmamaya çalışıyordum, ama içimden oldukça hüzünlüydüm.

Neydi beni hüzünlendiren? Muhsin Yazıcıoğlu merhumun acı kazası mı?

İnançta ödün

Bir Müslüman için inançta ödün vermesi asla düşünülemez. Müslüman, üstün bir inancı temsil eder. Allah’ın kelimesinin üstünlüğünde şüphe yoktur.

İzzet, Allah ve resulünden kaynaklanmakta ve insanlar arasında Müslüman için en önemli özellik olmaktadır. Kula kulluğu reddeden Müslüman için dize getirilmek, boyun eğdirilmek ve zillete düşürülmak kadar kahredici bir acı ve azap tasavvur edilemez. İmanın tadını almış bir mü’min için, ateşten bir çukurda diri diri yakılmaktan çok daha çirkin ve tiksindiricidir imandan ayrı düşmek.

Hakkımız saklıdır

habervaktim’den okuyorum: “Hürriyet Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ten sonra şimdi de Piyanist-Besteci Fazıl Say da Türkiye’yi terk edebileceğini söyledi. Özkök’ün “Eğer yaşam tarzıma müdahale edilirse, ya ülkeyi terk ederim ya da elime silah alıp dağa çıkarım” derken, Fazıl Say’ın Türkiye’yi terk etme nedeni ise çok ilginç. Say, gazeteye yaptığı açıklamada, “Hemen değil ama, ileride Türkiye'den ayrılmayı düşünüyorum. Biz artık azınlıkta kaldık, dışlanıyoruz. Çankaya'daki davete bile beni çağırmadılar. Böyle giderse, bir kızım var, onu da alır yurtdışına giderim” dedi.”

Acıdım bizim Bekir'e

Gerçekten acıdım yahu!...
Adam uzun uzun hayvanların da can taşıdığını, acı çektiğini, korktuğunu, yavrusuna şefkat gösterdiğini yazmış. Olayı dramazite etmiş. Biraz bakalım isterseniz:

“Bütün hayvanlar kesilirken korkarlar.

Korkudan titrerler ve gözleri hiçbir zaman olmadığı kadar irileşir, dehşet içinde etraflarına bakarlar.

Çünkü onları da Allah yarattı ve yaratırken onlara; beslenme, bebek sahibi olma, yavrularını koruma, savunma, sevme gibi duygular yanında "korkma" duygusu da verdi.”

Ya, işte böyle…

Bunu da görmeseniz olmaz mı?

Yasalarımızda devlet memurlarına şapka giyme mecburiyeti getirilmiş, "Efendi, Bey, Paşa gibi Lakap ve ünvanların Kaldırıldığı” bildirilmiştir.

Devlet memurlarının özellikle de yazın şapka giymediklerini biliyoruz.

Allah aşkına, devlet memurlarının şapka giyip giymediğini araştıran, soruşturan var mı?

İhbar eden, şikayetlenen, bu yasağın uygulanmadığından dolayı dırdırlanan birisini gördünüz mü?

Hatta kalpak giymek hala yasak. Ama bütün Kemalistler arasında moda oldu son zamanlarda bu yasağa uymamak.

Yalçın Doğan Ne Yapacak?

Biz bunu yıllardır konuşurduk eşimizle dostumuzla. Ama böylesine bir tesbitin batılılardan geleceğini ve bunu da Yalçın Doğan’ın yazacağını tahmin etmezdik.

Avrupa sosyal demokratları, 21. Yüzyılda Sosyal Demokrat Dış Politika isimli bir kitap yayınlamış. Avrupa'daki bütün sosyal demokrat liderlerin makalesi yer almış bu kitapta. Türkiye'den ise tek bir isim varmış.

İyi ama herkese

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Esenyurt'taki bir lisede "öğretmeni tarafından dövüldüğü iddia edilen Alevi öğrenci"nin babasına yazdığı mektupta şöyle demiş:

"Günümüzde insanları mezhebine, dinine, inancına, ırkına, cinsiyetine göre ayırmak, kimlik ve kişiliklerine göre tarif etmek, hak ve özgürlüklerini kısıtlamak, ayrıştırmak, dışlamak, hele hele insanların dini inancını, mezhebini, ırkını suçlama konusu yapmak hiçbir şekilde kabul edilemez ve hoş görülmez. (...) Bu saldırganlığın mutlaka hesabının sorulması gerekir."

Münafıklık yapıyor

Bu zamana kadar okuduğumdan ve konuştuğumdan edindiğim bilgilere göre bütün ırkçılar dinden az ya da çok uzaktırlar. Dindar bir ırkçı, dini de, ırkçılığı da anlamamış demektir.

Irkçılığın bizatihi kendisi akıl ve mantık dışı bir düşünce biçimi olunca, duyguların ötesinde sağlıklı düşünce ve kavrama için akıl yürütme ve bilgilenmeden uzak olan ırkçılığın, dinden uzak düşmesini anlamak zor olmasa gerek. Şaşırtıcı olan, bu durumun dünyanın her yöresinde bütün ırkçılar için geçerli olması herhalde.

Kimse rahat olmasın

Yeri geldikçe atalarımızla övünürüz.

İnsanoğlunun sık yaptığı bir şey ki, Kur’an-ı Kerim bile vurgu yapıyor buna “Tekasür, 102/2” de.

Atalarla övünmeyi haklı kılan iki şey var. Biri, onların güzel insanlar olması. Diğeri de, bizim o güzelliği devam ettirmemiz.

İyi ki övüneceğimiz atalarımız var.

Ama acaba biz onların övünebileceği evlat mıyız? Onları övünülecek hale getiren güzelliklerle bizim aramız nasıl?

Asıl mesele bu!

Diyeceğimiz şudur ki

Sözü eğip bükmeden açıkca söyleyelim: “Müslüman” Allah Teala’ya teslim olan ve artısız, eksisiz ve pazarlıksız İslam’a teslim olan insandır.

Biz de müslümanız hamdolsun ve bizim hayatımız İslâm merkezlidir.

Bu dini reddeden, bu dine ters düşen, veya bu dini yok sayan her inanç, ilke, davranış biçimi, ahlak değerleri ve yaşam biçimini kesinlikle reddederiz. Şu ya da bu sebeplerle İslam’ı bir bütün halinde yaşayamadığımız hallerde bile, en azından inanç bazında bu böyledir.

Sayfalar