Yazılar

Başbakan Sakin Olmalı

Adamların en büyük umudu, ülkede gergilik olması, kargaşa ve karmaşa çıkması, vatandaşların birbirine girmesi, kavga çıkarması. Bunun adına da “kaos” diyorlar.

Neden bunu istiyorlar?

çünkü kavganın olduğu yerde akıl mantık aranmaz, duygular öne geçer, hisler sel olur ve ne yıkımlar yapacağı kestirilmez.

Korku Değil, Kin ve Kıskançlık

Bir “korku” ve “endişe “ edebiyatıdır gidiyor. “Denize düşen yılana sarılırmış” misali, herkes “korku”ya sarılmış şimdi kurtarıcı olarak

Utanç verici bir şey korkudan medet ummak.

Ama başka ne diyebilirler ki?

Çocuk Haklarından Öncelikli Sorumluluk

Ali Bulaç Bey çocuğun velayetini konu edindiği bir yazısında şöyle diyor:

“İslam'a göre çocuğun velayeti ebeveyne aittir, bu icma ile sabit bir hükümdür. Modern bakış açısından çocuğun velayeti devletin uhdesindedir. Devlet, anne babaya sormadan, onların rızasını almadan çocuğa dilediği eğitimi (müfredat, içerik, ders çeşidi vs.) verme hakkına sahip olmaktadır. Başörtüsü yasağının kalkmasını samimiyetle savunan liberal aydınlar, sıra velayet konusuna geldiğine, anne-babanın seçimi yerine devletin karar ve icraatlarının doğru olduğunu savunmaktadırlar.”

Zulümden Korkmak Gerek

Haksızlıktan, hukuksuzluktan korkmak gerek. Adaletsizlikten, eşitsizlikten korkmak gerek. Zulümden, zalimden yana olmaktan korkmak gerektir.

Zalimleri seven ve alkışlayan toplumlar, cehennemi yaşamaktan kurtulamazlar.

Bir millet bir günde yıkılmaz. Zamanın dişleri fareninkinden beterdir, aşındırır temelleri. Ve bir gün bakarsınız koca yapı çökmüştür.

Zulümden Korkmak Gerek

Haksızlıktan, hukuksuzluktan korkmak gerek. Adaletsizlikten, eşitsizlikten korkmak gerek. Zulümden, zalimden yana olmaktan korkmak gerektir.

Zalimleri seven ve alkışlayan toplumlar, cehennemi yaşamaktan kurtulamazlar.

Bir millet bir günde yıkılmaz. Zamanın dişleri fareninkinden beterdir, aşındırır temelleri. Ve bir gün bakarsınız koca yapı çökmüştür.

Aman Dikkat

Evet, bulanık suda balık avlamak isteyen çeteler ve yandaşları şimdi ellerini ovuşturuyorlardır herhalde. Dumanlı havayı seven kurtlar, tepelerden seyrediyorlardır ortamı.

Sanırım içlerinden “Hadi Baykal, biraz daha ger. Biraz daha ‘rejim’ de. Biraz daha ‘cumhuriyet elden gidiyor’ de. Biraz daha laiklik sosu ekle üzerine. Biraz daha ‘uyan’ edebiyatı yap. Biraz da Anayasa mahkemesini tehdit et, tıpkı 367 de olduğu gibi. Hadi Baykal, gözünü seveyim.” diyorlardır. “Biraz daha ger, bu kadar yetmez bizim için.”

Birlik Ve Bölücülük

Sadece bu ülkede yaşayan değil, hangi ırk, renk, dil ve coğrafyadan olursa olsun bütün Müslüman kardeşlerime şu olayı ve hakkında inen ayetleri bir kere daha hatırlatmak isterim.

”Rivayet olunuyor ki, Şemmas b. Kays isminde bir yaşlı yahudi varmış. Küfrü ve müslümanlara karşı hiddeti, kini ve çekememezliği pek şiddetliymiş.

Birliğin Düşmanı Cehalettir

İslam, imana dayalı olarak önce inançlı kalplerde kurduğu birlik ve beraberliği, aile ve topluma yayarak hayatın her alanına taşımıştır. Zaten inancı bir, ibadetleri bir, davranışları bir olan toplumlarda, birlik kendiliğinden oluşur. çünkü din kadar akıl ve mantık da birlik ve beraberlik ister. çünkü birlik ve beraberlik güç demektir, kazanç demektir, barış ve huzur demektir, mutluluk demektir.

Kur’an, kardeş saydığı inananlarını İslam etrafında birlik ve beraberliğe çağırıyor, tefrikadan, ayırımcılıktan, bölücülükten ve ırkçılıktan sakındırıyor.

Bunlarla mı Uzlaşma?

Hep merak ediyorum, şu “uzlaşma”yı ağzından düşürmeyen parti ve siyasiler, eğer CHP, AKP’nin aldığı oyla iktidarda olsaydı, aynı şeyleri söylerler miydi?

“Gelin şu başörtüsünü uzlaşarak çözelim” der miydi mesela? Mesela “Şu katsayı adaletsizliğini kaldıralım” der miydi?

“Dindar insanların korkularını giderelim” gibi bir dertleri olur muydu dersiniz?

Tereddüdünüz varsa, bir fikir vermesi için işte size küçük bir örnek olay:

Fatih çekirge anlatıyor:

Halkla Uzlaşmaya Bakın

“Demokrasilerde esas, halkın iradesine saygıdır” diye sürekli söylenir durur.

Yasama, halkın iradesi doğrultusunda kanunlar yapacaktır. Tabi insan haklarına, özgürlüklerine ve azınlık hak ve özgürlüklerine de saygı ve korumayı esas alarak.

Hükümetin vazifesi ise elindeki yasal yetkilerini halkın çoğunluğunun isteği doğrultusunda çıkarılmış kanunları uygulamaktan başka bir şey değildir.

Demokrasilerde yasa çıkana kadar herkes fikrini söyler. Ama çıktıktan sonra da herkes ona uyar. Uymayanlar da olabilir. Tabi bedeline katlanmak kaydıyla.

Sayfalar