Yazılar

Bir tavsiye bir dua

İslam ahlakçıları kötü huyların da bulaşıcı hastalıklar gibi sirayet ettiğini söylerler.

Onun için de “kötü kişilerle beraber olmayın, özellikle de kucaklaşmayın, kalp kalbe oturmayın” derler.

çünkü kapkara kalplerden karşıdaki kalblere kir akarmış.

İyilerle olan beraberlikler ve karşı karşıya oturmalardan da nur yansırmış gönüllerden gönüllere.

Buna tasavvufta “in’ikas” ve “insibağ” diyor erenler. “Yansıma” ve “Boyasına Boyanma” diye çevirebiliriz herhalde.

Tehlike geçmedi

Evet, tehlike maalesef devam ediyor. Yalanın, hilenin, talanın, entrikanın, terörün merkezinin saçtığı yoğun radyasyon tehlikesi üstümüze başımıza hala dökülüyor. Allah İslam coğrafyasını bu yakın tehdidin kötü akıbetinden muhafaza eylesin.

Sadece bizim değil, kendi halkı da dâhil olmak üzere dünyanın başına bela olan Bush, “Haber Vaktim”den okuduğumuza göre, fitnesini gittiği her yerde sürdürmekte, kardeş halkları ve ülkeleri birbirine düşürmeye çalışmakta, oluk oluk akan Müslüman kanlarının ırmak olarak akıp kaynağını bir demlik kurutmasını istemektedir.

Yeter artık

Atalar: “zırva tevil götürmez.” Demişler.
Yeter artık, siz de insan evladısınız.
Bu kadar da olmaz artık.
Gücüm yetiyor diye insan insana bu kadar da haksızlık yapmaz.
“İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır” demişler. Bu işin ne insafa sığar yanı kaldı, ne de vicdana.
Kadınlara iş yerinde pantolon giyme yasağı bir haftada çözüldü. Ama başörtüsü zulmü yıllarca sürüyor…

Bırakın artık ayak sürümeyi.
Bırakın artık insanı hukuktan soğutmayı.
Bırakın anlamsız anayasa tevillerini.
Bırakın olmayan yasaklayıcı kanunları.
Boş laf bunlar.

Hadi Bunu da Yapın bari

Gazeteler manşet atıyorlar: “Danıştay da taraf oldu.”

Ne demişler diye bakıyoruz. özeti şu: “laikliğin, Cumhuriyetin özü ve ulusal yaşamın temeli olduğu gerçeğinden hareketle dinsel kaynaklı düzenleme ve girişimlerin Anayasadaki laiklik ilkesi ve laik eğitim kuralları karşısında demokratik bir hak olduğu iddiasının savunulamayacağını” vurgulamışlar.

Daha da özeti, başörtüsü serbestliği laikliğe ters düşermiş.

Sahi mi?

Acaba?

İzzetimiz Şerefimiz İftiharımız

Yüce Allah, önce şu muhteşem evreni yarattı.

Sonra evrenin içinde en güzel, en değerli varlık olan insanı yarattı.

Ve insana; “Al sana muhteşem bir kullanma kılavuzu. Bu evreni bu kulllanma kılavuzu ile kullanırsan, hem faydalanır, hem de beni memnun edersin. Değilse, hem fayda yerine zarar görür, hem de beni gücendirirsin.” Dedi.

Bu kullanma kılavuzu İslam’dır.

Biz müslümanız hamdolsun. Bundan büyük bir izzet ve şeref duyuyor, iftihar ediyoruz.

Malezya'nın Verdiği Ders

“Yine mi Malezya?” dediğinizi duyar gibiyim.

Evet, yine Malezya ve bu gidişle zor kurtulacağız onlardan. Ama bir suç varsa bende değil, ilginç haberleri bulup getiren “Habervaktim”de. Bazen öyle haberler sunuyor ki beyninde fikir bombaları patlıyor.

Aslında bizim bir derdimiz yok Malezya ile ve Malezyalılarla. Biz onların çoğunu çok seviyoruz. çünkü %60 müslüman bir ülke. Malumdur Kur’an: “Müminler ancak kardeştirler. öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” Buyuruyor. (Hucurat,10)

'Dinci'

Son zamanlarda medya’da bir “dinci yazar”, “dinci basın”, “dinci takım”, “dinci kesim” vs. vs. lafı aldı gidiyor.

Arkadaş, ben bu “dinci” lafından gıcık kapıyorum. Sevmiyorum ve istemiyorum. Etrafıma danışıyorum, herkes de aynı tepkiyi veriyor. Bizi kızdırmak istemiyorsanız, lütfen “dindar”lara “dinci” demeyiniz.

Hiç kimse şöyle bir saçmalığı izah diye önümüze sürmesin: “Aman efendim, bunda alınacak ne var? Bizim amacımız sizin “her şeyi dini ölçü alarak yapmaya çalışmanızı vurgulamaktır.”

Derdimiz Davamız

Müslümanlar, birbirlerinin kardeşleridir. Mü’minler, hem kardeşlerine karşı vazifelerini, hem de kafirlere karşı tavırlarını alabilmek için, inanç bakımından mü’min, kafir ve münafık olarak insanları iyi tanımak zorundadırlar.

Bir önemli konu da şudur: Mü’min her an küfre düşebileceği gibi, kafir de her an mü’min olabilr.

Kafirin mü’min olması, fevkalade sevinilecek bir olaydır. Buna sebep olmak, dünyada büyük bir mutluluk ve huzur kaynağı, ahirette de bir kurtuluş vesilesidir.

Yolumuz

Hz. Musa ve Hz. İsa da dahil olmak üzere bütün Peygamberler (Aleyhimu's Salatu ve's Selam) dün kendi dönemlerinde İslam’ı getirmişlerdi ve şayet bu gün gelecek olsalar yine İslam’a tabi olacaklardır.

Bundan çıkan sonuç, Allah İslam’dan razıdır ve O’nun yeryüzünde hakim olmasını istemektedir. Bunu gerçekleştirme görevini de insanlara vermiştir. Tabi ki inanan insanlara.

Yoksa O, “hepiniz Müslüman olun” dese, “hayır olmuyorum” demek kimsenin haddine düşmezdi.

Batıl, güce dayanır

Batıl mücadelesinde sadece güç ve kuvvete dayanır. Bütün haksızlığının, hukuksuzluğunun, zulmünün, sömürüsünün, katliamının arkasındaki itici ve kışkırtıcı güç, sadece maddi güç ve kuvvettir. Anladığı dil de odur batılın. Batıl güçlü olduğu zaman başkalarının yer altı ve yerüstü servetlerini vurarak, kırarak ellerinden alır.

Ona “aman ayıp olur, hak hukuka aykırıdır, insanlığa sığmaz, acı, merhamet et” diyerek insafa, adalete, insanlığa davet etmek, yalvarıp yakarmak boşunadır. Hatta iştahını kabartacağı için daha da zararlıdır.

Sayfalar