Yazılar

Maraş’tan Fışkıran Nehir

Son zamanlarda sessiz ve derinden bir ırmak akıyor Maraş’ta. Kaç yerinden kement atılarak durdurulmaya çalışılan Ceyhan nehrinin bizim çocukluğumuzdaki coşkun küheylana benzer özgür hali gibi. Bir bilgi ve kültür ırmağıdır bu. Mavi bir mürekkep gibi akan suları, onda billur gibi parlayan bir zümrüttür sanki. İçim içime sığmıyor seyrettikçe, sevincim ve kıvancım çocuksulaştırıyor beni.

“Arıtman Dışarı”

Ah benim güzel ülkem, üstünde ne çelişkiler yaşanıyor?

Bütün dünyaya “kadına seçme ve seçilme haklarını en erken vermekle” övündük bir zaman. Her fırsatta bunları “çağdaşlaşma” örneği olarak sunduk.

“Kadına kötü muameleden” yakındık bir zaman, onlar için “pozitif ayırımcılık” istedik.

“Meclise daha çok kadın gitmeli” dedik. “Kadın eli değmiş yerler daha zarif olur” dedik.

“Kadınlar Meclise kalite kazandırır” dedik.

Bunlara inandık tabi.

Ve bir gün Merve Kavakçı’yı seçtik.

Yanında yine başka bir kadınla, Nazlı Ilıcak ile meclise girdi.

Alevilere Kim Zulmediyor?

Bir Sünni olarak Alevi kardeşlerime şunu hatırlatmalıyım:

“Sizin haklarınızı vermeyerek size zulmedenler Sünniler değil, sizin gibi onlara da zulmeden yürürlükteki bu sistemdir, bu sistemin sahipleridir. Boşu boşuna Sünnilere kızmayınız. Bilakis hak almada yardımlaşınız.”

Türkiye’de cari sistem her kötülüğün anası olmuştur. Bunlardan biri de alevi-sünni çatışmasıdır.

Şimdi biz Sünnilerin Alevilerle bir derdimiz yoktur. Onların da bizimle olmaması gerekir.

Katil İsrail

İsrail yapmış olduğu küstah ve çirkin işlerle dünyada gittikçe sevimsizleşiyor. Gereği kadar dile getirmeseler bile onun şımarıklığından rahatsız olmayan yok gibidir. Zaten böyle bir insan da düşünülemez.

Müslümanlar ise, nefretin ötesinde bir kin ve düşmanlıkla İsrail’e bakıyor ve bir gün cezasını çektirirken kendisine nasıl bir pay çıkarabileceğini düşünüyor.

Nice hakka yürümüş dostum vardı, “İsrail ile savaşmadan ölmem” derdi ama öldü gitti. İsrailli zalim Yahudilerle savaşmak, yeryüzü Müslümanlarında bir ideale dönüşmektedir.

Şeytan Postallama

Sembolik ifadelerle anlatırız bazen bir duyguyu, düşünceyi, bilgiyi, kültürü. Mecaz da sık kullandığımız bir ifade biçimidir.

Yakınlarda hacılarımız Mina’da şeytan taşladı mesela. O taşlar ilkin şeytana atılmıştı muhakkak İbrahim Peygamberimiz tarafından. Ama o bir sembol oldu sonra. Hakikatte şeytan değildi o sütunlar. Mecazen insanları aldatan ve cehenneme çağıran her tür şeytana taş attık bizler orada.

Hatırlıyorum, ben de ellerimdeki taşlardan birisini atarken, “Bu da Amerika’ya, büyük şeytana” demiştim.

Demek Ne Fark Eder?

Ertuğrul Özkök Türk aydınının tipik bir örneğidir. Hani şu zifiri karanlıklarda kalmalarına rağmen “aydınlanmadan” dem vuran, fakat söz konusu kendi dini, medeniyeti, kültür ve tarihi olunca kara cahil kesilenlerden biri. Kendi dinî ve manevî değerleriyle alay eden aydın tipinin tipik bir örneğidir. Cahil dedimse kendi düşüncemdir, alınmasın.
Nerden mi biliyorum?

Neden mi öyle düşünüyorum?

Sürekli çam devirmesinden. Kaş yapayım derken göz çıkarmasından. Bilmem kaçı geçmiş gaflarından.

Ortalığı Velveleye Verelim

Burada yazdığımız “Katil İsrail” yazısının daha mürekkebi kurumadan yeni katliamlar gerçekleşti. Televizyondan canlı katliam kanımızı dondurdu.

Evet, canlı yayında korna ve çığlık sesleri geliyordu. Spiker “tam da okulların dağıldığı saat” diyordu. Yollar öğrencilerle dolu ve rasgele bombalar yağıyor. İnsanların kimi doğrudan silahlarla, kimi yıkıntılar altında ölüyor. Herkes bir yana koşuyor. Ölümden kaçıyor insanlar, ama ölüm hangi taraftan gelecek belli değil…

İğrenç Kampanya

Bir kısım medyada iğrenç bir kampanya var.

Nedir o?

“Efendim, İsrail Gazze’yi vurmuştur ama, bir sorun bakalım niye vurmuştur?”

Üslubu hatırladınız mı?

Hani, “En Son Babalar Duyar” diye bir dizi vardı bir kanalda. Orada fırıldak, sahtekar, üçkağıtçı, beleşçi, tembel, asalak… ne sayarsan say bir damat vardı. Her haltı yer, karısı dayanamaz, evini terk ederek baba evine gelir her defasında hem de “artık bu son” diye diye. Ama kimse inanmaz tabi, gülerler ince ince.

Bir Tuğla Da Sen Koy

Bilindiği gibi I. Dünya Savaşından sonra mağlup sayılan Osmanlı Devleti parçalanmış ve emperyalistlerce işgal edilmişti. Bu işgaller büyük bir operasyona sebep oldular.

II. Dünya savaşıyla İslam dünyasından zahirde çekilen emperyalistler, aslında personel olarak gitmişlerdi fakat sistem olarak kalıcı bir şekilde oturmuşlardı adamları aracılığıyla.

Kürtçe TV. Hayırlı Olsun

Buradaki bir yazımızın başlığı “Neden Yalnız TRT? Neden 12 Saat?” idi.(*)

O yazıda Sayın Başbakanın Diyarbakır’da “Şimdi de TRT 2 de günde 12 saat Kürtçe yayın yapılacak” sözünü tenkit etmiştik ve demiştik ki:

“Bu bir müjde mi Allah aşkına?

Bırakın Kürtleri, bu bizim gibi Kürt olmayanları bile daha çok sinir etmekte, daha da öfkelendirmekte. “Aman ne lütuf!” diye alaya sebep olmakta…

Sayfalar