Yazılar

Oy Verenler Niye Cezalandırılmıyor?

Aklımda sorular cirit atıyor.
Cevap vereyim derken öfkem artıyor.
Yatağa gidiyorum, uykum kaçıyor.
Bu saatte bu kafayla yazı da yazılmaz ki?
Mahkeme süreci başlamış, ona dair yazmak zaten yanlış. Onu değerlendirmeyelim.
Ben başka şeyler, teorik şeyler hakkında yazayım diyorum.
Böylece suçtan uzak olurum.
Ama zaten suçluyum galiba.
Neden mi?
Dava açılan partiye ben de başörtüsü ve meslek Liselerine yapılan haksızlık meselesini hallet demiştim.
Ona ben demiştim bunu. Ondan ben de istemiştim vatanın yarısı kadar.

Gözüm Yaşardı Faziletinden

“Böyle zamanlarda okunur” diye Ertuğrul özkök’ü açtım.
Hani şu dağa çıkmaktan bahseden yiğidi.
Gözlerim yaşardı masumiyetine. Bakın ne diyor:

“Yıllar önce, Refah Partisi'nin kapatılması için hukuki süreç başladığında gazetemizin sahibi Aydın Doğan düşüncesini çok net bir ifadeyle şöyle özetlemişti:

"Ben halkın oy verdiği bir partinin kapatılmasını içime sindiremiyorum."

Ben de aynı düşünüyordum.

Oysa Refah Partisi, Hürriyet Gazetesi ve Doğan Grubu'na karşı insafsızca bir baskı kampanyası yürütmüştü.

İzzet Barış Ve Savaş

İtidal ve orta yolu bulmak, dengeyi yakalamak neden bu kadar zor oluyor?
Kanaatimce nefsanî duygularımıza tabi oluşumuzdan, veya kısmen de olsa şehvetlerimize, kötü isteklerimize, hırslarımıza mani olamayışımızdan.
İman, ahlak, bilgi ve kültür bakımından gerekli eğitimini tamamlayamamış nefisler için olağan şeylerdendir aslında bu.

İzzet Barış Ve Savaş

İtidal ve orta yolu bulmak, dengeyi yakalamak neden bu kadar zor oluyor?

Kanaatimce nefsanî duygularımıza tabi oluşumuzdan, veya kısmen de olsa şehvetlerimize, kötü isteklerimize, hırslarımıza mani olamayışımızdan.

Sorular Sorular…

BçG veya BTK devam mı ediyor?
Başsavcı bu bilgileri nerden bulmuş?
Kendisi mi okumuş gazeteleri, birileri getirip vermiş mi kendisine?
Kendisi ise, başsavcıların işi yalan yanlış yayın yapan gazeteleri okumak mı? Daha doğrusu kanıtlanmamış gazete küpürleri kanıt olur mu?
Başsavcılık yapanların bunu bilmesi gerekir değil mi?

“Öcü Geliyor”

Bu bir psikolojik işkence değil mi? Aylardır her gün aynı terapiler:

“Türkiye kötü bir yere götürülüyor.

çok kötü bir yere götürülüyor...”

“Kimsenin kontrol edemeyeceği bir yere gidiyor.”

“Bir şeyler olacak..”

“çok yakında bir şeyler olacak…”

“Ayak sesleri geliyor, sağır mısınız”

“Sizi biz bile kurtaramayız”

Sizi bilmem ama, ben bu tür laflardan sıkıldım değil, tiksindim artık. “Kabak tadı vermeye başladı” değil, iğrendiriyor.

“Yeter artık” diye avaz avaz bağırıyoruz, duyan yok.

Bu bir psikolojik işkence.

“Din Bâsi”

“Din bâsi”nin aslı “din bahsi”dir. Ama Maraş’ta böyle meşhur ve bunun tarihî bir sebebi var:

Tarih 28 Ekim 1919. Fransızlar Maraş’ı işgal ediyorlar. Ermeniler törenlerle ve şenliklerle bu işgal kuvvetlerini karşılamak isterler. Her yerde olduğu gibi Maraş’ta da davul zurna işlerini abdallar güzel yaparlar. Şimdi onların mahallesinin adını onların isteği üzerine “Müzisyenler Mahallesi” diye değiştirdiler.

“Din Bâsi”

“Din bâsi”nin aslı “din bahsi”dir. Ama Maraş’ta böyle meşhur ve bunun tarihî bir sebebi var:

Tarih 28 Ekim 1919. Fransızlar Maraş’ı işgal ediyorlar. Ermeniler törenlerle ve şenliklerle bu işgal kuvvetlerini karşılamak isterler. Her yerde olduğu gibi Maraş’ta da davul zurna işlerini abdallar güzel yaparlar. Şimdi onların mahallesinin adını onların isteği üzerine “Müzisyenler Mahallesi” diye değiştirdiler.

Yaşamak Ciddi Bir İştir

İslam ciddi bir dindir.
ömür ve ölüm ciddi bir sınavdır.
Yaşamak ciddi bir iştir.

Müslüman ciddi bir insandır. Ciddi olmalıdır Müslüman. İslam’ın, İslam’ı yaşamanın, hayatı ve ölümün şakaya gelir yanı yoktur.

çünkü Allah Teâlâ’ya dost olmak veya dostluktan uzak bunmak ciddi bir iştir. çünkü ciddi sonuçlar doğur. çünkü cennet ciddi bir iştir. Cehennem ciddi bir iştir, şakaya gelmez bunlar.

Din Ve Toplum

Bilindiği gibi toplumlar, bireylerden meydana gelirler. Onun için toplumun saadeti, huzuru ve temizliği, bireyin saadeti, huzuru ve temizliğine bağlıdır. çürük tahtalardan sağlam bir gemi inşa edilemeyeceği gibi, bilgisiz, görgüsüz, huzursuz bireylerden de güzel bir toplum inşası mümkün değildir. “Ne olur inşa edilirse?” diyene, “denize girersen, görürsün”den başka ne denir?

İçinde yaşadığımız acı bir gerçek olduğu kadar, dinler tarihi, genel tarih ve sosyal bilimlerin de bize kesinlikle bildirdiği bir gerçektir bu. İslam, ta başından beri bu gerçeği insanlara ilete gelmiştir.

Sayfalar