Yazılar

Kendimize Yazık Etmeyelim

Kader, her insana bir imtihan alanı seçmiştir. Kainatta hiçbir şey tesadüfî değildir, bilakis ince bir plan ve programın eseridir. Bu plan ve program, yerlerin ve göklerin yaratıcısı, her yaptığını ilim ve hikmetle donatarak yapan Allah Teâlâ’dan olunca, gam çekmek, kaydı ve endişe etmek ne kadar yersizdir. Maalesef insan bunu ancak belli bir ilim, tefekkür ve tecrübeden sonra anlıyor. Anlayana kadar da kendisine yazık ediyor.

Yaşam Tarzına Müdahale

Artık korkun baylar, bayanlar, yaşam tarzınıza büyük müdahaleler kapıda. özellikle de siz ey ücra kasabalarda acemi idareciler elinde yaşamak zorunda kalanlar, ya da siz, ey bizim parasızlıktan pek uğramadığımız, ama yabancı turistlerin çırılçıplak cirit attığı sahil yerlerinde yaşayanlar, yaşam tarzlarınıza müdahaleden daha çok korkunuz.

Başı Kıvançla Havada

Adam bir ayağını öne atmış, elleri yanda şıkıdım, başı kıvançla havada, alabildiğine mutlu çiftetelli oynuyor. “Helal olsun” dedim içimden, “oyna arkadaş, siz bunu hak ettiniz. Bakalım biz de hak edebilecek ve sonunda sizin gibi çiftetelli oynayabilecek miyiz?”

“Kimdir bu adam?” dediğinizi duyar gibiyim. Doğrusu ben de bilmiyorum. Sadece sevincine hak veriyorum ve de gıpta ediyorum. Bildiğim, bu adamın bir Pakistanlı oluşu. “Darısı başımıza” diyorum.

Peki nedir beni bu kadar gıpta ettiren?

Hayır Hayır Ve Asla

Sevdiğim ve saydığım bir yazarımızdan hiç ummadığım şu satırları okuduğumda çok şaşırdım doğrusu:

“Dört halifeden sonra, hilafet maalesef saltanata inkılâp etti. Müslümanları halife hükümdarlar yönetmeye başladı. Seçim kalktı, saltanat babadan oğla geçmeye başladı. Bunun ne kadar İslâmi olduğunu bilmiyorum, ama İslâma aykırı olduğunu iddia etmek de zor. Dönemsel olarak siyasetin gereği yapılmıştır. Tabii ki saltanat “bize özgü” bir anlayış değildir. Dört halife sonrasında iktidar olan Abbasi ve Emeviler de aynı sistemle yönetilmişlerdi.”

Korktuğum Başıma Geldi

Bir önceki yazımızda “Hayır Hayır Ve Asla” diyerek bir yanlışı tashihe çalışmıştık. O yanlış Yavuz Bahadıroğlu kardeşimizin “Dört halifeden sonra, hilafet maalesef saltanata inkılâp etti. Müslümanları halife hükümdarlar yönetmeye başladı. Seçim kalktı, saltanat babadan oğla geçmeye başladı. Bunun ne kadar İslâmi olduğunu bilmiyorum, ama İslâma aykırı olduğunu iddia etmek de zor. Dönemsel olarak siyasetin gereği yapılmıştır.” Sözleriydi.

Saltanat Başka Hilafet Başka

Bir önceki yazımızda “saltanat ve veliahtlığın” kesinlikle İslamî bir usül olmadığını ve dinimizin temel ilkelerine ters düştüğünü söylemiştik.

Geçmişe Saygı

İslam, bütün yönleriyle birey ve aileyi esas aldığı kadar, aynı zamanda bir devlet ve toplum dinidir de.

Yazarlar Ve Yorumlar

Derler ki bir yalançı Mevlana’nın şemse olan aşkını duymuş ve ona giderek, “Efendim, şems geliyor” demiş. Mevlana ayağa kalkarak o adamı kucaklamış ve müjdelik olarak çıkarıp kaftanını hediye etmiş.

Adam gidince etrafındakiler, “aman efendim, bu yalançının tekidir, boşuna kaftanınızı verdiniz” demişler.

Aşk üstadı bu söze şöyle cevap vermiş: “Ben de biliyorum onun yalan söylediğini. Haber gerçek olsaydı kaftanımı değil, canımı verirdim.”

Hikmeti Faydası Ve Tarihiyle Oruç

Kur’an-ı Kerîm’in emirlerinden birisi de oruçtur: “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara,183)

Bu ayette oruç emri verilirken, kısaca tarihine ve sebeb-i hikmetine, menfaatine de temas edilmiştir. Ayette geçen bu “mücmel” bilginin biraz “mufassal” hale gelmesi, biraz açıklanması gerekebilir. Biz de bu düşüncelerle bu gün bir büyüğümüzü, M. Hamdi Yazır Hocamızı davet ettik ve “ehlidir” diyerek bu işi ondan istedik. Ruhu şâd olsun bizi kırmadı ve anlattı:

“Geç Bu Ayakları”

Adamlar “ekonomi kötüye gidiyor” diye dert yansalar, dinlerim. Ben ekonomiden pek anlamam ama kulak veririm. “Neden acaba?” derim, merak ederim.

Adamlar, “asgari ücret çok düşük. Çalışanlar arasında gelir dengesizliği isyan ettirecek safhada. Artık bir reformun zamanı çoktan geçti” deseler, kalıbımı basarım.

Adamlar, “terör yine baş kaldırdı, bunun nedenleri üzerinde durulmuyor, çareleri araştırılıp soruşturulmuyor” deseler, ne diyorlar, ne çözüm getiriyorlar diye üzerinde yoğunlaşırım. Ve de teşekkür ederim.

Sayfalar