Sulh, barış ve anlaşma demektir. Hukukta ise; anlaşmazlığı gidermek için iki kişi veya iki taraf arasında yapılan bir akittir. Sulh genel olarak, anlaşmazlık konusu olan şeyden daha azı üzerinde yapılır ve taraflar arasındaki anlaşmazlığı sona erdirir.
Sulh akti insanlar arası muâmelelerde söz konusu olur. Müslümanla kâfir, İslâm devlet başkanı ile devlete başkaldıran bâgî veya şiddetli geçimsizlik halinde eşler arasında yapılacak sulh anlaşması bu akdin kapsamını genişletmektedir.
İnsanlar arasındaki anlaşmazlıkların sulh yoluyla giderilmesi mendup, yani iyi, güzel ve sevaptır. Hâkim, tarafları sulha zorlayamazsa da onları buna teşvik eder. Ancak taraflardan birisinin haklı olduğu ortaya çıkarsa, hâkimin hükmü uygulaması gerekir.
Sulh akdi âyet, hadis veya icmâ' delillerine dayanır. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Eğer bir kadın kocasının uzaklaşmasından veya yüz çevirmesinden endişe ederse, o kadınla erkeğin aralarını sulh yoluyla islah etmelerinde bir sakınca yoktur. Sulh daha hayırlıdır. İnsanın özünde kıskançlık duygusu vardır. Eğer iyi geçinir ve kötülükten sakınırsanız bu daha hayırlıdır"
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Müslümanlar arasında haramı Melal ve helalı haram, kılmayan sulh akdi caizdir. "
Haramı helal, helalı haram kılma niteliğinde olan sulh akitleri geçersizdir. Şarabı helal sayma veya nikâhlı eşi ile cinsel temasta bulunmama konusunda yapılacak sulh anlaşmaları gibi.
Sulhun meşrûluğu üzerinde İslâm bilginlerinin görüş birliği vardır. Bu akit, insanlar arasındaki anlaşmazlıkları kaldırdığı için yararlı bir akit türüdür. Sulh üç kısımdır ve hepsi de caizdir:
1- İkrarla sulh.
2 -Sükûtla sulh.
3 -İnkârla sulh.
Borçlanma yoluyla başkasının hakkı olan şey üzerinde gerçekleşen sulh, bedel verme ve almaya hamlolunmaz. Belki “hakkının bir kısmını aldı, diğerini affetti” mânasına gelir.